Rüzgârla savrulan gözyaşları ve zemherinin keskin soğuğu, uşşak makamında okunan salâların ahengiyle birleşiyor adeta gözyaşları,savrula savrula düştükleri yerde kayboluyordu. Sanki her biri, varlıktan yokluğa geçişin sessiz bir işaretiydi.
Derviş Memet (Sarı), hüzünle karışık tuhaf bir kaybolmuşluk duygusuyla cami avlusuna gelenleri tek tek izledi. Sanki insanlar değil, acıyla donmuş heykellerdi… Kalabalığın arasında musallada yatan o güzel insanın, yüreklerde bıraktığı sızı soğuktan çok daha derinlere işliyordu.
Musalladaki tabutun içinde bir âlem yatıyordu.
“Dar-ı bekâdan cemaate güneşin doğuşuyla başka bir iklimin sabahında olacağım” der gibiydi…
O gün her şey onu uğurluyor gibiydi. Aylar geçti, yıllar geçti ama anılar hep canlı kaldı.
O, Rabbinden böyle dilemişti…
Allah dostlarının mertebesi görünüşlerinden anlaşılmaz. Sıradan biri gibi görünürler fakat onları tanıyan herkes, hakikatlerini kalbiyle hisseder. Onlar, iki âlemi avuçlarında bir kuş yumurtası gibi taşırlar; yerin altına da üstüne de hükmederler de , kimse bilmez…
Sevenler için ayrılık olmaz elbet.
Dostlar vardır, onu yüreğinde taşıyan “Daha dün gibiydi…” cümlesiyle başlayan, gözyaşlarıyla son bulan insanin içini ısıtan hatıralar.
Bu meydan boş kalmaz elbet…
O, manevi âlemlerde kim bilir kimlerle kanat çırparken; burada sevdiklerinin gönüllerine doldurulmaz anılar bıraktı.
MUHAMMED AYDINER .
HAYIRLI CUMALAR dilerim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.