Prof. Dr. Sıtkı Göksu

Prof. Dr. Sıtkı Göksu

Şükür ve Şikayet Etmemek

İnsan birçok maddi ve manevi nimetlerle donatılmıştır. Bu büyük nimetlere karşı vazifesi şükürdür. Halbuki insan bu kadar büyük nimetlere mazhar olduğunu bazen düşünemiyor. Şükürden şükürsüzlüğe, şirke giriyor.

“Mülkün sahibi, mülkünde nasıl dilerse öyle tasarruf eder.” sırrına sahip olan sonsuz büyüklük ve yücelik sahibi Allah’a karşı hiçbir şeyin hakkı var mıdır ki desin: “Bana zahmet veriyorsun. Benim istirahatimi bozuyorsun.” Haşa! Evet, varlıkların hiçbir cihette Vücudu Vacip olan Allah’a karşı iftira manasında hakları yoktur ve hak dava edemezler. Hakları daima şükür ve hamd ile verdiği vücut mertebelerinin hakkını eda etmektir. Çünkü verilen bütün vücut mertebeleri vuku bulan, olandır. Birer illet, sebep ister. Fakat verilmeyen mertebeler imkanda kalandır. İmkanlar ise yokluktur, hem sonsuzdur. Yokluklar ise illet-sebep istemezler. Sonsuza sebep olamaz.

Mesela madenler diyemezler: “Niçin bitki olmadık?” Şikayet edemezler; belki madenlik vücuduna sahip oldukları için, hakları Halk edici Allah’a şükür, minnettarlıktır.

Bitkiler, “Niçin hayvan olmadım?” deyip şikayet edemez. Belki, vücut ile beraber, hayata mazhar olduğu için, hakkı şükür, minnettarlıktır.

Hayvan ise, “Niçin insan olmadım?” diye şikayet edemez. Belki, hayat ve vücut ile beraber, kıymettar bir ruh cevheri ona verildiği için, onun üstündeki hakkı, şükretmektir. Ve bunun gibi, kıyasla.

Ey şikayetçi insan! Sen mevcut olmayan, yok olan olarak kalmadın, vücut nimetini giydin. Hayatı tattın, cansız kalmadın. Hayvan olmadın. İslamiyet nimetini buldun, sapıklıkta kalmadın, sıhhat ve selâmet nimetini gördün. Ve bunun gibi örnekler çoğaltılabilir.

Ey nankör! Daha sen nerede hak kazanıyorsun ki, Cenab-ı Hakkın sana verdiği sırf nimet olan vücut mertebelerine mukabil şükretmeyerek, imkanlar ve yokluklar nevinde ve senin eline geçmediği ve sen layık olmadığın yüksek nimetlerin sana verilmediğinden, doğru olmayan bir hırsla Cenab-ı Haktan şikayet ediyorsun ve Cenab-ı Hakkın ihsan ettiği nimetleri bilmiyor ve hürmetsizlikte bulunuyorsun?

Burada bir minare örneği ile konu daha da açık hale geliyor. Acaba bir adam, minare başına çıkmak gibi yüksek dereceli bir mertebeye çıksın, büyük makam bulsun, her basamakta büyük bir nimet görsün; o nimetleri verene şükretmesin ve desin: “Niçin o minareden daha yükseğine çıkamadım?” diye şikayet ederek ağlayıp sızlasın. Bu ninetlere karşı ne kadar haksızlık eder ve ne kadar küfrân-ı nimete (Cenab-ı Hakkın ihsan ettiği nimetleri bilmemek ve hürmetsizlikte bulunmaya) düşer, ne kadar büyük delilik eder; deliler dahi anlar.

Ey kanaatsiz, hırslı ve iktisatsız, israflı ve haksız, şikayetçi, gafil insan! Kesin olarak bil ki, kanaat, ticaretli bir şükrandır; hırs, zararlı bir nankörlüktür. Ve iktisat, nimete güzel ve menfaatli bir hürmet etmektir. İsraf ise, nimete çirkin ve zararlı bir küçümsemektir. Eğer aklın varsa kanaate alış ve rızaya çalış.

Tahammül etmezsen, “Yâ Sabûr-Çok sabır gösteren” de ve sabır iste, hakkına razı ol, şikayet etme. Kimden kime şikayet ettiğini bil, sus. Herhalde şikayet etmek istersen, nefsini Cenâb-ı Hakka şikayet et; çünkü kusur ondadır. (Mektubat’tan faydalanılmıştır.)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Sıtkı Göksu Arşivi