Prof. Dr. Sıtkı Göksu

Prof. Dr. Sıtkı Göksu

Dünya Mağazası

Hani Lokman, oğluna — o ona öğüd verirken — (şöyle) demişti: «Oğulcağızım, Allaha ortak koşma. Çünkü şirk elbette büyük bir zulümdür». Lokman Suresi, 31:13

Şu görünen âlem, İlâhî bir dükkân ve bir erzak deposudur. İçerisinde çeşit çeşit, türlü türlü dokunmuş kumaşlar, yiyecekler, yemekler, içecekler, şerbetler vardır. Bir kısmı yoğun, bir kısmı akıcı, bir kısmı geçici, bir kısmı devamlı, bir kısmı katı, bir kısmı öz, bir kısmı sıvı ve bunun gibi, her çeşit bulunur. Lâkin bir kısmı yaratma ile ilgili bir dokumadır. Bir kısmı da tecellilere bir nakıştır. Felsefecilerin sapıklıklarınca, yaratma ile nakış birdir. Ve o dükkân sahibi de mûcib-i bizzattır yani haşa iradesi yoktur, her şeyi yapmaya mecburdur.

Yeryüzü mağazasından yiyecekler ve içecekler ve elbise ve diğer ihtiyaçlarınızı temin ediyorsunuz. Parasız aldığınız bu malları İlâhî hazineden almayıp birer birer sebeplere yaptıracak olursanız, acaba bir nar tanesini ne kadar zamanlarda elde edip ne kadar pahalı alacaksınız?

Çünkü o nar, bütün eşyayla (dünyadaki yaratılanlardan güneşe, aya kadar) alâkadardır. Az bir zamanda, az bir kıymetle meydana gelmesi imkân haricidir.

Ve aynı zamanda, ondaki ziynet, intizam, sanat, rayiha, tat ve koku gibi lâtif şeylerden anlaşılıyor ki, o nar tanesi öyle bir her şeyi mükemmel ve sanatlı bir şekilde yaratan Allah’ın sanatlı bir şekilde yaratılmış varlığıdır. Onun yaratılmasında zorluk ve doğrudan temas yoktur.

Mesele böyle olduğu halde, küçük zararlı hayvanların zevk ve heveslerini tatmin için her bir noktasında bin türlü mucizelik nükteleri bulunan o yeryüzü mağazasındaki eşyanın yaratanı ya şuursuz, hissiz, iradesiz, ilimsiz, seçmesi olmayan, kemalsizdir ki, bu kadar bol kıymetli antika eşyayı parasız dağıtıyor. Bu bâtıl ihtimal, ispata muhtaç olmayan açık bir hakikattir.

Veya o hazine sâhibi, o hazineyi, âhirete gitmek üzere gelip geçici olarak kalan insanlara, İlâhî ve Rahmânî bir sofra olarak yaratmıştır.

O görünmeyen hazinede eşyanın yaratılması "Kün-Ol" emriyle bağlıdır. Ve bütün eşyanın aslı, hakikati, santral gibi, Hakîm, Kadîr, Mürid (Her şeyi istediği gibi, istediği zamanda ve keyfiyette yapan), Alîm bir varlığı zorunlu olanın kudret elindedir.

Bununla beraber, o İlâhî sofradaki eşya yalnız insan ve hayvanların lezzet ve zevklerini tatmin için değildir.

Her bir tüketicide canlılara ait az faydalardan başka Allah’ın isimlerinin tecellilerine ve faaliyetteki sırlar ve hallere ait sonsuz hikmetler, gayeler vardır.

Öyleyse, bu umumi ziyafet ve bu genel bolluğun bir kör kuvvetten kaynaklanması ve bu eşyanın neticeleri sel gibi akıp söz birliği etmesi ve tesadüfün eline havalesi imkansızdır.

Çünkü o eşyanın intizamlı hikmetli cisimleşmesi ve şuurlu bir şekilde sağlam özellikleri, kör tesadüf ve birliği reddediyor.

Öyle de, o rahmet sofrasındaki ucuzluk ve kolaylık ve çokluk o eşyanın bir sınırsız cömertlik ve ikram sahibi Allah’tan, bir mutlak hikmet sahibinden, bir Mutlak kudret sahibinden geldiğini gösteren şahitlerdir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Sıtkı Göksu Arşivi