Prof. Dr. Sıtkı Göksu

Prof. Dr. Sıtkı Göksu

Latifeler

Latife; hoş söz, şaka, mizah, söz ile iltifat gibi manalara gelir. Mukabili ciddiyettir.

Bir şey sorulduğunda güzel ve hoş cevap vermek sanattır. Bu konuda başta peygamberler sonra sahabeler, büyük şahıslar ve hikmetli söz söyleyen felsefecilerden çok güzel örnekler vardır. Bazılarını aktaralım:

Mevlana, müridlerinden biriyle giderken, birkaç köpeğin sarmaş dolaş uyuduklarını görür. Müridi: Güzel bir kardeşlik örneği der. Keşke insanlar da bunlardan ibret alsa. Mevlana, tebessüm ederek karşılık verir. Aralarına bir kemik atıver de gör kardeşliklerini, der.

Camiide vaaz vermekte olan Osman Demirci Hoca rahmetliye: - Hocam diye sormuşlar. At nalını evimizin kapısına asarsak uğur getirir mi? Demirci Hoca : - Zannetmiyorum, diye cevap vermiş. O nallardan her atta dört tane var amma, bütün gün kamçı yiyip duruyorlar…

Bir şemsiye tamircisi, yazmış olduğu şiirlerini incelemesi için Şekspir'e gönderdiğinde, ünlü yazarın cevabı şu olur: - Dostum, siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın, sadece şemsiye yapın.

Hz Ali'ye: - Allah bu kadar insanı nasıl hesaba çeker? diye sorduklarında: - Nasıl rızıklandırıyorsa öyle cevabını vermiştir.

Bir sohbet sırasında, Ârif Nihat Asya'ya:

-Eğilir, bükülür, katlanır ve istenilen şekle kolayca sokulur bir cam keşfedilmiş, derler.

Ârif Nihat Asya, şöyle cevap verir:

- Desenize, eninde sonunda camı da kendimize benzettik!

Dahi kumandan Halid Bin Velid Hazretlerinden, Efendimizi (s.a.v.) anlatmasını istemişler.

- Bu hususta son derece acizim demiş.

Israr etmişler.

- Gönderilen, gönderenin şanına lâyık olur, buyurmuş. Onu gönderen Allah (c.c.) olduğuna göre, gerisini anlayın artık.

Bir Hristiyan, Ahmed Vefik Paşa'ya:

- Camilerinizde niçin günlük (bir çeşit koku) yakmıyorsunuz? diye sorduğunda, ondan şu cevabı almış:

- Bizimkiler abdestlidirler. Yellenmezler. Onun için günlük yakmıyoruz. demiş.

Hz. Lokman'a:

- "Edebi kimden öğrendin?" diye sormuşlar. Şu cevabı vermiş: - Edepsizlerden.

Hz. Ebû Bekir'in cömertlikte de bir eşi yoktu. Bir defasında cihad için yardım istendi… Bütün sahabiler koşuştular. Kimi malının yarısını, kimi dörtte birini getirmişti. Hz. Ebu Bekir'in getirdiği ise, malının tamamıydı.

Resulûllah (a.s.v.) kendisine sordu:

- Ailene ne bıraktın?

Hz. Ebubekir, cevap verdi.

- Allah ve Resûlü'nün muhabbetini.

Sahabelerden biri, Hz. Ebûbekir'in yanına gelerek:

- Çok günahkarım, der. Benim için dua eder misiniz?

Hz. Ebûbekir:

- Yâ Rabbi, der. Bir günahkar, bir diğerinden dua istiyor. İkisini de affeyle.

İngiliz Büyükelçisi, eski Osmanlı evlerinin dış duvarlarına asılan "Yâ Hafîz" [Ey Muhafaza eden Allah (c.c.) ] levhalarını görünce dayanamamış ve Keçecizade Fuad Paşa'ya bunların ne olduğunu sormuş.

Fuad Paşa, İngilizin anlayacağı dille cevap vermiş:

- O gördükleriniz, Osmanlı Sigorta Şirketinin levhalarıdır. (http://anekdotlar.blogcu.com/guzel-cevap-vermek-sanattir/6398980)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Sıtkı Göksu Arşivi