ANKSİYETE BOZUKLUĞUNUN RİSK FAKTÖRLERİ-2

Anksiyete; genellikle bireyin farkına varamayacağı ya da farkına varmakta zorlanacağı yalanlarla, bireyi git gide bir kısır döngünün içine hapsetmeye çalışır ve üzülerek söylemeliyim ki anksiyete bunu hiç zorlanmadan başarabilmektedir.

Bireyin özellikle de genetik yatkınlığı var ise; yaşadığı herhangi bir travmatik olay bu yatkınlığı ortaya çıkarmaktadır. Meydana gelen ilgili travmatik olay, bireyi dünyanın güvenli bir yer olmadığına inandırırsa işte tam da o sırada anksiyete başlamış demektir.

Kalıtsal mıdır?

Anksiyete kalıtsal bir hastalık olarak tanımlanmasa da genetik yatkınlık yukarda da bahsettiğim gibi risk faktörleri arasında yer almaktadır. Tabi ki bireylerin genetik yatkınlıklarının olması mutlaka anksiyete bozukluğu geliştirecekleri manasına gelmez, gelmemelidir. Bu açıdan baktığımızda diğer bir faktör olan çevresel faktörlerin etkisi inkar edilemez düzeydedir.

Anksiyete bozukluklarında, familyada herhangi bir bireyin herhangi bir anksiyete bozukluğuna sahip olmasının familyadaki diğer bireylerde benzer bozuklukların gelişmesine etki etme oranı %30-67 arası olduğu yapılan araştırmalarla tespit edilmiştir. Bireylerin gen yapılarındaki çok küçük değişikliklerin bile anksiyete bozukluğuna yatkınlığı arttırdığı yine yapılan araştırmalarla ortaya konmuştur. Bu genlerin bir kısmı stres hormonu regülasyonuyla ilişkilidir.

Düşünceler ne kadar etkili?

Yine yapılan araştırmalar anksiyete bozukluğu nedenlerinden bir diğerini de şu şekilde açıklamaktadır. Bireyin biyolojisinde, metabolizmasında bazı tıbbi sorunlar var ise bunlar anksiyetenin sebepleri arasında yer alır veya anksiyetenin oluşmasına katkı sağlar. Yani bu tıbbi sorunlar; bireyin alt bilişinde bazı senaryoların oluşumunda bir yapı taşı olarak görev görmektedir. Özellikle de senaryoların ağırlıkta olan ana mesajları şunlardır. Birincisi anksiyetenin vazgeçilmez senaryolarından biri olan "dünya güvenli bir yer değildir" senaryosudur. İkincisi ise; "her an başıma kötü bir şey gelebilir" senaryosudur. Dikkat ederseniz bu ikisi de birer düşüncedir, duygu değildir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi