" BAŞKA BİR DÜNYA DOĞDU VE BİZ MEST OLDUK...

"Allahım ne muazzam zaferdi o, ortalık hercümerç oldu; beş altı saat içinde bir başka dünya doğdu. Ve biz mest olduk... Artık benim ne düşünecek, ne yazacakhatta ne yaşayacak takatim kalmıştı. Bizim dilimiz tutulmuştu, ordu bizzat yazıyordu..." (M.Akif.Haziran 1936)Nasıl bir zaferdi, zaferi tüm dünyaya mal olmuş, tarih arşivlerinden öğreniyoruz... Gerçek ve objektif, sahte, ucube, yalan dolan, algıcı ve cumhuriyet düşmanlarının safsatalarından değil... Düşman Ankara yakınlarına kadar gelmişti.10-25 temmuz 1921 arasında, 15 gün süren Kütahya-Eskişehir savaşlarında yenilip Sakarya'nın doğusuna çekildik.İşte o zor günlerde, 5 Ağustos 1921'de, Atatürk, 3 ay süreyle olağanüstü yetkilerle başkomutanlığa getirildi.Başkomutan Atatürk'ün komuta ettiği Türk orduları 23 Ağustos-13 Eylül 1921 arasında, tam 22 gün 22 gece süren Sakarya Savaşı'nı kazandı.TBMM; 19 Eylül 1921'de Başkomutan Atatürk'e Gazi ve Mareşal unvanı verdi.Sakarya Zaferi'nin önemli diplomatik sonuçları oldu. Kafkas Cumhuriyetleriyle Kars Antlaşması, Fransa'yla Ankara Antlaşması, İngiltere ile esir değişim antlaşması ve Ukrayna'yla dostluk antlaşması imzalandı. İtilaf devletleri TBMM'ye barış teklifinde bulundular...Büyük taarruz için gizli ve titizlikle hazırlıklar başladı. İstanbul'dan kaçırılan, Rusya'dan, İtalya'dan, Fransa'dan alınan silahlarla, Hindistan Müslümanlarının verdiği parayla ordunun silah, cephane, araç, gereç, yiyecek, giyecek ihtiyacı karşılandı. İmalatı Harbiye'de geceli gündüzlü çalışma ile pencere demirlerinden,demiryoluraylarından süngüler, kamalar yapıldı. Top nermiler yontularak eldeki toplara uydurulmaya çalışıldı. Silah ve cephane genellikle az sayıdaki kamyonla ve genellikle de kağnılarla cephaneye taşındı...Savaş hazırlıkları tamamlanmasına karşılık Atatürk son bir barış teşebbüsünde bulunmak istedi. 5 Temmuz 1922'de İç işleri bakanı Fethi Okyar, Avrupa'ya gönderildi. Bir ay kadar Avrupa'da temaslarda bulunan Fethi Bey, Londra'da ve Paris'te çok soğuk karşılandı. Ağustos ortalarında hükümete verdiği raporda " Milli amaçlarımıza ulaşılması için ancak askeri faaliyetlerle gerçekleşecektir, başka incelemeye ve yoruma gerek yoktur" dedi.Gazi Mustafa Kemal Atatürk 17/18 Ağustos gecesi çok gizlice Ankara'dan ayrılarak, otomobille Tuz gölü üzerinden, Konya'ya gider. Ancak Ankara'dan ayrıldığını hiç kimse bilmiyordur.21 Ağustos 1922 tarihli gazeteler de Atatürk'ün Çankaya'da bir çay partisi vereceği şeklinde parti düzenlediğini haber yaparlar... Oysa o sırada Atatürk, 20 Ağustos'da Akşehir'de Batı cephesi karargahında idi. Konya'ya gelir gelmez, postahane'de olduğunun duyulmamasını sağladı...20/21 Ağustos gecesi, Batı Cephesi Karargahı'nda Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak, Batı Cephesi komutanı İsmet İnönü, 1. Ordu Komutanı Nurettin Paşa ve 2. Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşalarla bir toplantı yapan Gazi Mustafa Kemal Paşa, taarruz edilmesini emretti.Kendisi ise karargahında görevli Mahmut Soydan'ın anılarına göre Atatürk 21, 22 Ağustos'ta iki gün Reşat Nuri Güntekin'in Çalıkuşu romanını okudu ve çok beğendi.24 Ağustos'ta Başkomutanlık, Genelkurmay ve Batı cephesi, 1.Ordu'nun bulunduğu Afyon'un güneyindeki Şuhut kasabasına , 25 Ağustos'ta ise Kocatepe'nin güney batısındaki Çadırlı Orduğah'a nakledildi...25 Ağustos'tan itibaren Anadolu'nun dış dünyayla bütün bağlantısı kesildi. Anadolu bir ölüm sessizliğine büründü.25 Ağustos gecesi Türk birlikleri, bazı yerlerde düşmana 400 metreye kadar yaklaşmış, verilecek taarruz emrini bekliyordu.26 Ağustos 1922, Cumartesi... Başkomutan Atatürk sabahleyin saat 4 de emir erini uyandırıp kahve istedi. Yaver Muzaffer Kılıç uyanıp giyinmeye başladığında Atatürk'ün çadırının önünden geçerken " Allahım! sen Türk Milletini ve Ordusunu muzaffer eyle!" dediğini duydu. Kahvesini içti. Gün doğmasına bir saat kala, atıyla Kocatepe'nin zirvesine doğru ilerledi. Bir kaç er fenerle yolu aydınlatıyordu. Sadece ufka bakıyordu. Fevzi Paşa, İsmet Paşa ve Nurettin Paşa Kocatepe'deydi.27 Ağustos pazar sabahı saat 04.00' da Kurtkayatepesi, saat 08.00 civarında Erkmen tepe düştü, gözler Çiğiltepe'ye çevrildi. 57.Tümen komutanı Albay Reşat bey yarım saat sonra hedefe ulaşacağını bildirdi....Atatürk yarım saat sonra Albay Reşat bey'i aradığında kendisine şu notu okudular... " Yarım saatte size o mevzileri almak için verdiğim sözü tutamamış olduğumdan dolayı yaşayamam..." Albay Reşat bey intihar etmişti. Çiğiltepe o gün saat 17.30 civarlarında alınacaktı. Aynı gün 20.30 da Afyon ele geçirildi...28 Ağustos'ta Yunan ordusunun asil cephesi yarıldı. Güneydoğu'dan ilerleyen Türk kuvvetleri, Yunan ordusunu ayırıp kuşattı.29 Ağustos'ta taarruz başarılı bir şekilde gelişti. Düşmanın kuzey kanadı, Eskişehir cephesi bozuldu, güneydeki kuşatma devam etti. O akşam düşmanın iki ordusu Türk ordusunca çevrildi.Destan yazılıyordu...Türk ordusu düşmana kesin darbeyi 30 Ağustos'ta vurdu. 30 Ağustos'ta düşmanın 5 tümeni yaklaşık (40,50 bin kişilik) Türk ordusunca kuşatılmış, çıkış yolları kapatılmıştı.Atatürk ordusunun başında düşmanını ezmiş, kaçanlar ise İzmir'e gitmiştir.Atatürk'ün bir gün sonra 31 Ağustos'ta savaş alanında gördüğü manzara şu idi; "Karşıdaki sırtların gerilerindeki bütün vadiler, bütün dereler, bırakılmış toplarla, otomobillerle, sayısız donanım araç ve gereçlerle, bu kalıntıların arasında yığınla teşkil eden ölülerle, toplatıp karargahımıza sevk edilen sürü sürü esir kafileleriyle bir kıyamet gününü hatırlatıyordu."Atatürk 4 Ekim 1922'de TBMM'de Büyük Taarruz'u anlattığı uzun konuşmasında, bir yıl kadar önce başkomutan olurken söz verdiği gibi "Yunan ordusunun harimi ismetimizde tamamen boğulduğunu" söyledi. " Bu savaşın sonucu Yunanlıların ve Rumların kalbini sındırmıştır. Bu nedenle bu savaşa Rum sındığı Meydan Savaşı demek çok uygun olur" dedi.1363 Sırpsındığı Savaşı, Türklerin Rumeli'de tutunmasını sağlamıştı, 1922 Büyük Taarruz ise Türklerin Anadolu'da tutunmalarını sağladı.Büyük Taarruz bir mevzi savaşı değil, imha savaşıdır. Topyekun bir savaştır. Atatürk, Büyük Taarruz'la yenilmiş, dağılmış, silahları elinden alınmış, subayları esir edilmiş bir orduyu yeniden kurarak " Bir husumet dünyasına" karşı zafer kazandı.Eşsiz bir ZAFER olması ondandır...Böylesi bir ZAFER tarihin altın sayfalarında yerini alacaktır, almıştır da...Türk tarihi zaferlerle doludur. Ama 30 Ağustos 1922’de zaferle sonuçlanan Dumlupınar Savaşı,Türk ulusunun yeniden dirilişidir. Zafer Bayramınız kutlu olsun.***küçük bir not; Bu yazıdaki kaynak, Sinan Meydan'ın "Yüzyılın Kitabından " alınmıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi