Prof. Dr. Sıtkı Göksu

Prof. Dr. Sıtkı Göksu

Evlenmeli

Evlenmeli çünkü bekârlık, kârsız, işsiz kimselerin kârıdır. Bekar kadın üçte iki kadın, üçte bir erkektir. Bekâr erkek üçte iki erkek, üçte bir çocuktur. İzdivaç, evlilik; saflaştırır, temizler, fazlalığını, pisliğini giderir. (Bediüzzaman-İşarat adlı eserinden)

Yani kadın evin iç işlerine bakar. Erkek dış işlerine bakar. Erkek evin iaşesini sağlar. Kadın evine bakar, çocuğunu yetiştirir. Erkek evi için “Kavvam” olur. Evine bakar ve maddi-manevi muhafaza eder. Erkek “Tuz torbası başına geçtiği” için evinin tüm işlerinin mesuliyetini üzerine alır, evini idare eder. Evinin gelir-giderlerini ve çoluk çocuğunu yönetir.

“Erkekler kadınlar üzerinde kavvam, yani yönetici ve koruyucudurlar. Bunun sebebi, Allah’ın insanların bir kısmını diğerlerinden üstün yaratması ve bir de erkeklerin, kendi mallarından mehir ve evin geçimi gibi harcama yükümlülüklerinin olmasıdır…” (Nisa, 4/34)

Aslında her insan bir cevherdir, işlenirse mücevher olur. Eşler birbirlerinin güzel ahlaklarından istifade etmelidirler. Gıybet, iftira, dedikodu yerine birbirinin güzel huylarını yayan olmalıdırlar. Bir kırgınlık anında hadisin kesin hükmü ile, "Üç günden fazla mümin mümine küsmeyecek." Kırgınlıklarda, küsmelerde, darılmalarda insanlar, gıybet gibi şeylerle ve gereği ile iş yapmasa, kusurunu da anlasa, zarar vermez.

İnsanlar özellikle karı-koca inat, gıybet ve taraftarlığı aralarından kaldırmalıdırlar. Çünkü senin üzerine haktır ki, her söylediğin hak olsun. Fakat her hakkı söylemeye senin hakkın yoktur. Her dediğin doğru olmalı; fakat her doğruyu demek doğru değildir. Burada yol ikidir: Ya susmaktır, ya da doğruluktur. Yalana izin yoktur. Yalan söylemek İslâmiyet’in tercihi değildir. İslâmiyet’in esası doğruluktur. İmanın en özel niteliği doğruluktur. Bütün kemallerin kapılarını açacak olan da doğruluktur. Burada haklı olmak mı önemli? Yoksa mutlu olmak mı? İyi düşünmelidir.

En fazla ilgi alaka eşinize gösterin. Çocukları mutlu etmek istiyorsanız öncelikle annelerini sevin. “Kişinin İslâmî güzelliklerinden biri de, malayani şeyleri terk etmesidir.” (Hadis-i Şerif) Malayani, ahiret namına bir faydası olmayan, ama günah yahut haram da sayılmayan boş işler demektir.

Programımız budur ki: Dünya bir misafirhanedir. İnsan ise onda az duracaktır ve vazifesi çok bir misafirdir ve kısa bir ömürde ebedi hayata lâzım olan lüzumlu maddeleri hazırlamakla yükümlüdür. En çok mühim ve en çok lazım işler öne alınacaktır. Göz kalbin aynasıdır. Kalbin muzmeratı (örtülü, saklı, gizli, saklı kalmışları) gözde görünür.

Aklı başında olan bir adam, eşine, hanımına muhabbetini ve sevgisini, beş on senelik gelip geçici ve dış görünüşteki güzelliğine dayandırmaz. Ahlak güzelliğine sevgisini dayandırmalı-tâ ki, o biçare ihtiyarladıkça, kocasının muhabbeti ona devam etsin. Çünkü onun eşi, hanımı, yalnız dünya hayatındaki geçici bir yardımcı, eş değil, ebedi hayatta, ahiret hayatında sonsuz ve sevimli bir hayat arkadaşı olduğundan, ihtiyarlandıkça daha ziyade hürmet ve merhametle birbirine muhabbet etmek lâzım geliyor. Madem meşru, helal daire, ruh ve kalb ve nefsin bütün lezzetlerine safâlarına (rahat ve huzur), keyiflerine kâfidir. Gayr-ı meşru yani helal olmayan daireye girme.

“Allah’ım! Bize Senin muhabbetini ve bizi sana yakıştıracak şeylerin muhabbetini nasip et! Amin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Sıtkı Göksu Arşivi