Para, yenilebilen bir şey değilmiş…

Dünyayı kasıp kavuran virüs illetinin sayesinde bazı şeylerin yeniden farkına vardık.

Rutin hayatımızın, sağlığımızın ne kadar güzel olduğunu, özgürlüğün kıymetini acı bir tecrübe ile belleklerimize kazıdık.

İnsanların birkaç paket makarna ya da birkaç ekmek için birbirini nasıl ezdiğini görünce, tarımın ihmal edilmemesi gerektiğini, sağlıklı gıdanın en büyük silahımız olduğunu anladık.

Tıpkı Kızılderili Şef Seatle’ın dediği gibi, “Paranın yenilebilen bir şey olmadığını” acı bir şekilde tecrübe ettik.

Kızılderili Şef Seatle’ın, Amerika kıtasını yağmalayan Beyaz Adam için söylediği şu sözlerin günümüzde de geçerliliğini koruduğunu gördük:

“Beyaz adam annesi olan toprağa ve kardeşi olan gökyüzüne, alıp satılacak, işlenecek, yağmalanacak bir şey gözüyle bakar. Onun bu ihtirasıdır ki toprakları çölleştirecek ve her şeyi yiyip bitirecektir. Beyaz adamın kurduğu kentlerde, bir çiçeğin taç yapraklarının açarken çıkardığı tatlı sesler, bir kelebeğin kanat çırpışları duyulamaz. Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenilemeyen bir şey olduğunu anlayacak!”

Görünmez bir düşman gibi ortaya çıkan yeni tip koronavirüse karşı süper güçlerin süper silahları, tankları, topları, füzeleri kısacası o övündükleri yeni nesil silahlarının hepsi sınıfta kaldı. O süper silahların tekstil ürünü olan bir maske ya da biraz ekmek, domates, makarna, et, süt, yumurta, portakal, sarımsak-soğan kadar kıymetinin olmadığını gördük.

Zaten virüs salgınının ardından birçok ülke hemen gıda ihracatını durdurdu. Çünkü gıdanın en stratejik ürün olduğunu artık herkes gördü.

Medeniyetlerin beşiği olan Anadolu’nun bereketli topraklarının ülkemiz, hatta dünya insanları için ne kadar hayati bir önem taşıdığının farkına vardık. Tarımın ihmal edilmemesi bir tarafa, ülkenin en stratejik sektörü olduğunu ve var gücümüzle desteklememiz gerektiğini iyice anladık.

Özellikle hububat ve bakliyat üretiminde sıkıntı olmadığı ile ilgili haberleri okuyunca millet olarak moral bulduk, rahatladık.

Türkiye, tarıma dayalı gıda üretiminde kendi kendine yetmekle kalmıyor, adeta dünyayı da doyuruyor. Koronavirüs salgınının tüm dünyayı etkisi altına aldığı bu ortamda ticareti devam eden ürünlerin başında gıda geliyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri Sektör Kurulu Başkanı Mahsum Altunkaya’nın verdiği bilgiye göre, tam 199 ülkeye hububat ve bakliyat ihracatı yapıyoruz. Ülkemiz adına, üreticimiz adına gurur verici bir durum.

TİM Sektör Kurulu Başkanı Altunkaya, Türkiye’nin gıda stoku ile ilgili bilgi verirken de, adeta yüreklerimize su serpti:

"Son bir aydır etkisini gösteren ve dünyayı adeta esir eden koronavirüs salgını elbette bir çok sektörü etkilemiştir. Ancak bizler üretmek, istihdam oluşturmak ve ihracatımıza devam etmek, insanların en önemli ihtiyacı olan gıda arzımızı sürdürmek zorundayız. Salgına karşı alınan önlemler ve sınırlardaki kontrollü geçişlerle ürünlerimizi dünyanın bir çok ülkesine göndermeye devam ediyoruz. Ülkemizde vatandaşlarımızın gıda konusunda panik yapmasına gerek yok. Herkese yetecek kadar ülkemizde gıda stoku maddeleri mevcut. Gıda konusunda Türkiye herhangi bir şekilde sıkıntı yaşamayacak. Türkiye kendisine yetecek güçte."

Panik yok. Karamsarlık yok. Tek şey var: Hükümetimizin, Sağlık Bakanlığımızın koyduğu kurallara, önerilere harfiyen uymak.

Mutlu ve sağlıklı haftalar dilerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Babat Arşivi