Deniz Kalendirgil

Deniz Kalendirgil

Yaşa takılanlar buraya gelsin

İki güzel söz vardır bu haftaki yazı başlığımın altını dolduracak. "İnsanlar hissettikleri yaştadırlar" ve "Her yaşın ayrı bir güzelliği vardır"! Bana göre ikisi de züğürt tesellisinden başka bir şey değildir.

Neden bu kadar yaşa takılır ki; insan? Ya da yaş neden bu kadar ağır gelir ki insana? Derin mevzular gibi geliyor, ama inanın bana değil. Altı üstü yaş. Bunun 10'u da bir 70'i de! Yaşayıp gitmek lazım!

Akıp geçen hayata bugüne kadar kim dur diyebilmiş ki, biz önüne set çekebilelim. Bize bahşedilen bu hayatla yaşamayı öğrenmek zorundayız. Aksi çok kötü bir duruma sebebiyet verir ki; inanın bana bunun bedelini hayatınızla bile ödeyemezsiniz.

Her zaman söylediğim bir şey vardır: Hayat dediğimiz şey biz hesap kitap yaparken elimizden kayıp giden yaşamdır. Bir ah kalır bize o kadar. Gerisi yalandır.

Şimdi gelelim biraz önce sözünü ettiğim iki cümlenin özüne! İlki şuydu; İnsanlar hissettikleri yaştadırlar!

Hepimiz hissettiğimiz yaştayız. Buna ne şüphe! Kulağa da o kadar güzel geliyor ki; bildiğin terapi! İçimizi rahatlatıyor. Fakat o kadar! Ya gerisi. Devam yok! Ee çünkü yaşın içinde yaşayan bizleriz. Söz uçup gidiyor ve içinizdeki 25'lik çıtır akşama doğru ufak ufak 70'liğe dönüşüyor. Günün sonunda yine gerçekle yüzleşiyorsunuz ve haliyle üzülen de yine siz oluyorsunuz!

Diğer söz daha bir efsane: Her yaşın ayrı bir güzelliği vardır!

Yalanın bu kadarına pes. Hadi bu söz 15 – 45 yaş arası için söylenebilir diyelim. 50'liklere ne diyeceğiz? Misyonunu tamamlamış bir teselliden başka ne olabilir ki bu söz, yaşı yarım asra dayanmış insanlar için. Sudoku'lu hayata merhaba diyen bir yaş grubu için, sıkıcı günlerin başladığı bir dönem değil midir 50 sonrası. Hayatın seni birçok şeyden emekli ettiği yıllardır kaldı ki! Çiçek böcek işlerinin zevk verdiği yıllardır o yıllar! Hepimiz yaşayacağız elbet bu dönemi, ama gerçek bu. Aklımızda ne kadar sosyal aktivite varsa, bu dönem tam da bunların zamanıdır işte.

Bence siz siz olun hayatta yaşa takılmayın. Bırakın o size takılsın. Böylesi daha güzel değil mi? Siz nereye sürüklerseniz oraya gider. Mutlu mesut yaşarsınız. Gelişine vurmanın tadını çıkarın. Hesap yapmayın, anı yaşayın, yaşa takılmayın. Aksi halde yaşa gelen başa gelir. Her sıkıştığınızda adresiniz hep bu iki cümle olur. Yolu da bildiğiniz için, hiç zorlanmadan dön dolaş yuvarlanıp gidersiniz.

Aslında bu içeriğe cuk diye oturan bir anım var. Onu paylaşayım sizinle ve yazımı tamamlayayım!

19 yaşımdan beri gözlük kullanan birisiyim. İstanbul'a geldiğim ilk yıllardı ve o sıralar gözlüklü olmak acayip havalı bir şey idi. Gözlüklüysen kesin zekisindir. Dörtgöz olmak seni entel yapar. Haliyle sen görmesen de birileri seni görür, fark eder, farklı olursun. Bu duygu ve düşüncelerle geçmiştim dâhiler sınıfına. Ee tabi gerçekler Paris olmayınca elde var sıfır. Dinlendirsin diye aldığım gözlükler, zamanla kendini dinlentirir hale geldi. Aldı başını gitti.

Olayım ise şöyle! Bir yıl kadar önce gözler hafif seyretmeye başlayınca soluğu göz doktorunda aldım. Otur bakalım dedi doktor, muayene koltuğuna. Oturdum haliyle! Baktı, durdu, düşündü ve sonunda bombayı patlattı. "Senin yaş sınıra gelmiş. Gözlerindeki dalgalanmanın nedeni bu"!

Anlatıyor, ama anlamıyorum ya da anlamak istemiyorum. Ruh halim kötü. Susturamıyorum da doktoru. Neticede derdimiz vardı geldik, derman olmasını bekliyoruz. Saygımız sonsuz! Ancak ne demek ki bu "Senin yaş sınıra gelmiş" sözü?

Doktor tabi bir müddet sonra açıklıyor sözün anlamını. Göz denilen derya deniz meğerse 45 yaşından itibaren dengesizleşiyor, ne yaparsanız yapın randıman altı çalışıyormuş. Teşekkür ettim çıktım tabi! Elden ne gelir. Sınırdayız bir kere.

Evet dostlar! Bu hikâyem bu iki sözü kendine adres edinmiş güzel insanlara gelsin. Hissettiğim yaşta ayrı bir güzelliğim var ne de olsa!

Güzel bir hafta diliyorum!

Â

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Deniz Kalendirgil Arşivi