Kendinizi yansıtın!

İnsanın zırha bürünmesi, çok fazla acı çektiğinin veya acı çekeceğine olan inancının bir göstergesi / bir sembolüdür. İnsanın edindiği zırh; çevresel faktörlerin içsel kimliğine dokunmalarını durdurmak yahut kendi karakterinde ki çatışmalardan kurtulmak için kullanmayı seçtiği kalkandır.ÂAslında insan olarak böyle bir savunma mekanizmasının tercih edilmesinin temel sebebi; karakterini kendince koruma – kurtarma ve bir şekilde, sessiz çığlıklarının haykırışlarıyla saldırgan olarak tanımladığı dünyaya "Yeter!" demesidir.

İnsanın büründüğü veya kendisini muhafaza ettiğini sandığı zırh ile yaşaması elbette kolay değildir. Zira zırhın arka kısımlarında büyük bir korku ve endişe yatmakta olup, bunlarla yüzleşmeye cesaret bulamamaktadır. Bu durum, bireyin, hayatın kendisine yüklediği ve taşıması imkânsız olan yahut taşıması durumunda ilerleyen zamanlarda bireyin duygu ve düşünce dünyasını felç edebilecek durumdur.

Birey dediğimiz varlık, bu durumun sonucu olarak; hayata karşı hep kapanık bir tavır alır. Son kalesi olan içsel kimliğinin keşfini ne ister – ne de keşfedilmesine imkan verir. Ruh dünyasını soğuk yüzlerden ibaret duvarlar ile oluşturmaya başlar. Hissetmeyi bırakmış, duygu yönüyle çökmüş ve anestezi yapılmış vaziyette yaşamayı kurtuluş olarak görür.ÂHayatın kendisini yıprattığını ve aslında yavaş yavaş tükendiği gerçeğini reddeder.
• Zırh dediğimiz şey: Kendi yarattığın dış karakterindir.

Zırhın, içselleştirmediğin seni üzecek, pişman edecek hatta yaşama küsmene sebep olacak insanlardan koruyor. Kesinlikle doğru. Ancak, içine gizlediğin asıl seni koruduğuna olan inancından dolayı, sığınmaya devam ettiğin bu zırhından kurtulmaz – sisler ardından gelen yansıyan senle gittikçe bütünleşirsen; seni, benliğinle barıştıracak ve asıl seni yaşamana imkan tanıyacak, sevip varlığını kabullenecek, kendi dış kimliğinden kurtaracak asıl insanlarından da seni mahrum bırakacaktır.

Hayatınız, yolun sonunda mutlu son vardır ilkesiyle size nefes sağlamaz. Belirsizlik, kararsızlık ve belki de acı (lar), bu ümitle çıktığınız yolculuk boyunca bulacağınız ve sizi sarmalayacak olan ummadığınız şeylerdir.
Yaşanılacakları önceden tahmin edip, kendinizi hazırlayabilirseniz, daha iyi direnirsiniz.ÂHiç kimse, acı çekmekten muaf değildir. Önemli olan, karşılaşacağınız durumları nasıl yöneteceğinizi öğrenmenizdir.ÂBüyüdükçe, bazı acılardan sevgi duyulabileceğini de öğrenirsiniz. Zamanla öğretirsiniz!
"Aykut Kuşkaya'nın – Nereye Kadar – adlı ezgisinin açılış sözleri geldi aklıma :
Ölüme nişanlıydım,
Dünyaya geldiğimde.
Annem babam mutlu,
Bende göz yaşı!

Yaşamak, aklınıza gelen yahut düşlerinizde yer edindirdiğiniz her şeyin, istediğiniz gibi olmayabileceğini kabullenmeniz ve bu amaçla çıktığınız yolda risklerle yüzleşmenizdir. Mutluluk anlarını kucaklamanızı, hayatın avuçlarınıza bıraktıklarıyla yetinmenizi, daha fazlası için aktif bir sabır göstermenizi / diğer yandan da, hesapta olmayan bazı şeylerin, ummadığınız acıların, sizi sınayacağını kabul etmenizdir. Hayatın size karşı yönettiği ve direnç göstermenize sizi zorladığı darbeleri yönetmek ve yaralarınızı iyileştirmek elbette kolay bir iş olamayacaktır. Birey olarak her zaman en iyi destek sistemine, sınırsız kaynaklara, bunların yanında en iyi stratejilere sahip olmazsınız. İnanın, bütün bunlar yanınızda veya daha ilerisini bile varsayıp avuçlarınızda olsa bile, bunları nasıl kullanacağınızı bilmiyor olabilir veya hayat sizi kullanımı noktasında yanlış yönlendirebilir. Kimi insanlar; darbeler karşısında, hayal kırıklıklarıÂve beklenmedik olayları daha iyi yönetir. Kimi insanlar ise; bu şeylerin ruh dünyasını etkilemesine izin verir. Acılarını sınırlamak içinde, kendilerini korumaya ve aklınca dış bir karakter edinme yoluyla sahte birey ortaya koyarlar. Bu git – geller zamanla ruh sağlığını ciddi anlamda yaralar. Sahte bir hayat ve gerçeklik arasında örülmüş kimliğiyle şizofren bir hal alırlar.
Birey olarak size düşen en önemli tercih; hayatın bu gerçekliğiyle yüzleşmeye hazır bir karakter edinmenizdir. Acılarınızla ve bu darbelerle hangi şekilde yüzleşmeyi seçerseniz seçin, acınız ve devamı gelecek bu darbeler yanınızda kalmaya karar verdiğinde, fiziksel ve duygusal sonuçlar doğuracak ve bu yeni başlangıç doğumlara mutlulukla veya acıyla karşılık vermek sizin tercihinize bağlı olacaktır.

Â

İnsan olarak her birimiz; kendi zırhımıza, kendi savunma mekanizmamıza, kendi kişisel kalkanımıza sahibiz ve kendimizi acıya karşı koruruz. Varlığımızın en hassas kısmını korumamız gerekir. Kendimizi, hayatın olası tehditlerine, beklenmedik darbelerine ve gerilimlerine karşı sağlamlaştırmalıyız. Bu, hayatın olağan akışına uygun davranışımızdır.
Ancak sorun ola(n)cak durum; zırhı giydiğimiz gibi edindiğimiz dış karakterden artık kurtulma isteğimizin zamanla sönmesi ve daha kötüsü; asıl karakterimizle bir çarpışma içerisine girerek aslı değil – yansıyanı asıl hale getirmeye başlamamızdır. Bu sürecin takibinde; hayatımız ele geçirilir. İnsanları ve dünyayı gözlemlerken kullandığımız filtre; çok aşırı boşlukların veya kapanıklıkların yoğunlaştığı bir filtreye dönüşür.
Karakterimiz ve gerçekliğimiz arasına duvarlar dikmek, bizi yalnızca acı ve belirsizlikten değil / şefkat ve her türlü sosyal deneyimden de soyutlayacaktır.

Canımız yandığında, kendimize iyi davranmak en büyük şifadır.
Zaman, bize yaşadığımız acılardan mutluluk duyabileceğini de öğretecektir.
Acı çekmemek için, hissetmemeyi tercih etmekten uzak duralım.
Gözyaşı dökmekten asla geri durmayalım; sadece, kaynağının anahtarını kontrolümüz altında tutalım! ( Acıdan – Mutluluktan! )
Gelin, bu uzun yolculuğumuza, zırhımızın ağırlığından kurtulmuş olarak çıkalım.

Yaşamak ; bir çocuğun masumiyetinde, cesurca kendine hayat vermektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Esat Aytan Arşivi