"Dünya öyle bir metâ değil ki, nizâa değsin"

"Dünya öyle bir metâ değil ki, nizâa değsin"

Yazımızın başlığındaki söz İran’ın tanınmış şairlerinden Hafız-ı Şirazi’ye aittir.

Türkiye’de ve dünyada haklı bir şöhrete sahip olan Hafız’ın Divan’ı en çok okunan eserler arasında yer almaktadır. Ülkemizde, Mesnevi ve Gülistan’dan sonra en çok okunan Farsça metinler arasındadır.

Kardeşliğin önemini anlattığı “Uhuvvet Risalesi”nde din kardeşleri arasında çekişme ve düşmanlığın ne kadar zararlı olduğunu anlatılırken Hafız-ı Şirazi’nin; "Dünya öyle bir metâ değil ki, nizâa değsin" şeklindeki vecizesini aktarılmıştır. İzahında "Çünkü, fâni ve geçici olduğundan kıymetsizdir. Koca dünya böyle ise, dünyanın cüz’î (küçük) işleri ne kadar ehemmiyetsiz olduğunu anlarsın" denmektedir.

"Meta", kelime olarak fayda, menfaat, kıymetli eşya, tüccar malı gibi anlamlara geliyor. Niza kelimesi de çekişme, kavga anlamına geliyor. İnsanlar ekseriyet ile mal üzerinde kavgaya tutuşurlar. Oysa değeri az (ahirete nispeten) ve gelip geçici şeyler, üzerinde boğuşmaya, dövüşmeye, kavga etmeye değmez. Dünya hayatı da ahirete nispeten böyle değersiz bir menfaat, bir maldır. Üzerinde durmaya, üzerinde boğuşmaya değmez demektir.

İş, yiğitlik "Dünyayı kesben (çalışarak, kazanarak) değil kalben terk etmektir."

Hazreti Ebu Bekir (ra), Hazreti Osman (ra), Hazreti Abdurrahman bin Avf (ra) gibi seçkin sahabeler, dünya malı açısından çok zengin insanlardı. Ama dünya malını kalplerine koymadılar. O malları hayırlı işlere vesile kıldılar. Servetlerini Müslümanlara Medine’de kuyu açmak, kıtlık senelerinde gelen kervanlardaki malları Allah için dağıtmak, hurma bahçelerini Allah için bağışlamak, cihada gidecek askerleri donatmak gibi faydalı yollarda sarf ettiler.

Aşere-i Mübeşşereden (Cennetle müjdelene on sahabeden biri olan) Abdurrahman bin Avf'a, Peygamberimiz Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm mal çokluğu ve bereketle dua etmiş. O duanın bereketiyle o kadar servet kazanmış ki, bir defa yedi yüz deveyi yükleriyle beraber fî sebîlillâh (Allah için) sadaka olarak vermiş. İşte, Peygamberimizin duasının bereketine bakınız, "Bârekâllah" (Allah mübarek etsin) deyiniz. (Sadece çıplak devenin fiyatı üzerinde yükü olmadan 10-20 bin TL arasında değişmektedir. 10 binden hesaplarsak en az 7 milyon TL tutuyor. Siz varın ayrıca yükleriyle beraber kaç para yaptığını, ne tuttuğunu hesap edin. Buna "Bârekâllah" denir.)

Hafız-ı Şirazi; "İki dünyanın rahat ve selâmetini iki harf tefsir eder, kazandırır: dostlarına karşı mürüvvetkârâne (insanlığa uygun olan) muaşeret (insanlarla iyi münasebet) ve düşmanlarına barış içinde muamele etmektir" diye bize hakikatin ta kendisi olan ifadelerle seslenmektedir. Yani birinci harf “mürüvvetkârâne muaşeret”te dostların senden insanlık, fayda, iyilik görecektir. İkinci harf ise, “Düşmanlarına barış içinde muamele etmektir.” Düşmanlık ve kinciliği bırakıp, düşman da olsa insanlarla barış içinde yaşamak gerekir. Çünkü: Kincilik ve düşmanlığın vakti bitti. İki dünya savaşı düşmanlığın ne kadar fena ve tahrip edici ve dehşetli zulüm olduğunu gösterdi. İçinde hiçbir fayda olmadığı ortaya çıktı. Öyleyse, düşmanlarımızın kötülüğü—tecavüz olmamak şartıyla—sizi düşmanlığa götürmesin. Cehennem ve İlahi azap onlara yeter...

Özetle, iki cihanda da mutlu olmanın yolu; dost ve kardeşlerine mürüvvetli ve vefalı olmak ve insanlar ile sürekli barışık yaşamaktır.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.