" MUTLULUK ANLAYIŞI DA ÇÜRÜMÜŞTÜR..."

Â" Bir insanın, tek başına mutlu olması utanılacak bir şeydir " demiş akıllı adamın birisi... Maalesef, şimdi mutluluk tek başına her şeye sahiplenmek, hatta haktan ve hukuktan vazgeçmekle oluyor.

Sizleri bilemem ama ben etrafımda, en çok bunları görüyorum..

•Mutlu olmak istiyorsak, hayatın cisimde değil, ruhta olduğuna inanmalıyız. Ama cisme tapanlar için bu geçerli değil gördüğümüz kadarı ile...

ÂBizlere böyle öğretti okullarımız da öğretmenlerimiz... Fakat kitaplarda yazan doğruların hep yanlışlarını görerek yaşamımızı sürdürdük.Â

Önceliğin, daha çok para da olduğu anlayışı önümüze gelip konmuyor, yaşamın anlamı haline geliyor tamamen...

Fırsatçılık, vurgunculuk vicdandan nasibi olmayanlar tarafından nasıl da içimizde kendine yer buluyor. Hak etmeyene sırf tanıdık diye koltuk sunmalar; Yolsuzluklar, adam kayırmalar, denetimsizlik, bütün bunların nedeni de bir çeşit ruhunu satma değil mi? Sonuç; çürüme... Çürüyen her şey yok olur, elinde belki bolca para ama kokuşmuşluk içinde yaşamdan keyif alarak çürüyen ruhuyla hayatına devam eder. Mutluluk anlayışı da çürümüştür çünkü!

Öyle bir süreçten geçiyor ki Türkiye; Adeta savaşı yaşıyor. Şehitler veriyoruz. Buna hiç kimsenin en ufak bir söz söylemesi mümkün değil, çünkü Vatan söz konusu...

Bir yandan birileri bu vatan uğruna savaş verirken, birileri her şeyi çürütme uğraşı veriyor. Böylesi bir dengesizlik içinde bizler de yaşamımızı sürdürmeye çalışıyor.

Bizler mutlu değiliz... Bu kadar yanlışlığın yaşandığı yerde demek ki bir şeyler eksik... Denetimsizlik, yurttaşın hakkını koruyamama, insanları kendi kaderi ile baş başa bırakmaÂvar. Tüm bu olanlardan da büyük menfaat sağlayanlar var bu ülke de... Ne yazık ki bu menfaat anlayışı da her şeye daha da hakim oluyor. En önemli bir örnek size;

15 Temmuz'un bir anlamı var. Nedir o anlam?

Devleti işgal eden siyasal İslamcı emperyal çete olan FETÖ'dan devleti temizlemekti... Türkiye'nin kılcal damarlarına kadar sızan kanserli hücre gibi yayılan Fetö'yü söküp atmaktı.

FETÖ'yü, Türkiye'den söküp çıkartmak; olmak ya da olmamak gibidir.

Ortada yadsınmayacak bir gerçek var!Â

FETÖ'dan arınmaya çalışırken diğer siyasal İslamcı cemaatlere devlette alan açmak yakın geleceği ipotek altına sokmak değil midir?

Abartıyor değilim, ülkemiz hızla cemaatler ve İslamcı vakıfların istilasına giriyor. Buna çok istekli olmasa da AKP hükümeti gerçek bu! Bunları da görmezden gelemeyiz...

Tüm bunların çözümü var? Nasıl mı? Türkiye eğitim politikasını yeniden gözden geçirmeli, cemaatlerin ve tarikatların, eğitimle ilgili yanlışları derhal düzeltilmeli... Türkiye'nin kendisini geliştirmişÂbilimsel düşünceye odaklanmış, sağlam ahlak anlayışına sahip nesillerle yol alması lazım... Böyle yol almadığımız takdirde bu işin sonuçları daha da vahim olacak.

Bu kadar kokuşmuşluğu ancak, Cumhuriyetin değerlerine sadık kalarak aşabiliriz.

İçimize sızan, değerlerimizin içini boşaltanların da amacı bu değil miydi? Çürümeyi hızlandırmak. Devleti, devlet yapan değerleri erozyona uğratmak... Onlara istediklerini vermeyelim! Kurtulalım bu illetlerden!

Kim olduğumuzu unutmadan, gerçek değerlerimizle mutlu olmayı hak ediyor, bu ülkenin insanları!

Küçük bir fıkra; Nasreddin Hoca'nın evine bir gün üç molla misafirliğe gelir. Üçü de birbirinden obur şeylermiş. Hoca ne yemek çıkarmışsa silip süpürmüşler. O kadar ki sahanlarda yemek bitince, bunu da "sünnettir" diye ekmekle iyice sıyırıvermişler.

ÂBu sırada odaya Hoca'nın oğlu girmiş. Mollalar Hoca'yı memnun etmek için: -Aman ne güzel çocuk... Adı ne bunun? diye sormuşlar. -Adı Farzdır, demiş. Mollalar şaşırıp birbirlerine bakmışlar: -Bu ne biçim isim Hoca Efendi? demişler. Şimdiye kadar böyle bir isim hiç duymamıştık.Â

Hoca hemen taşı gediğine koymuş: -Yahu, sünnet diyeyim de onu da mı yiyin?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi