Anksiyete

Anksiyete; bildiğimiz anlamıyla kaygı, günlük hayatın doğal bir parçasıdır. Hepimiz zaman zaman bazı konular hakkında kaygılanırız; hayatımızda bir değişiklik meydana geldiğinde, yeni bir şeye alışma sürecimizde, bir seçim yapmak zorunda olduğumuzda, sonunu kestiremediğimiz belirsiz durumlarda… Peki kaygı her zaman kötü durumlarla mı ilişkilidir? İyi durumlarla karşılaştığımızda da kaygı hissetmez miyiz? Mesela evlenmek, çocuk sahibi olmak, yeni bir işe başlamak, iyi bir okuldan kabul almak… Bunlar genellikle iyi olarak nitelendirilen durumlardır; ancak bizde kaygı yaratabilirler. Tüm bu durumlarla başa çıkabilmek adına, kaygı aslında ihtiyacımız olan bir araçtır. Yeterli seviyede kaygı, uyum sağlama becerilerimizi geliştirirken; ihtiyacımızın üzerinde bir kaygı seviyesine sahip olmak, işlevselliğimizi bozup günlük işlerimizi olması gerektiği şekilde yürütemememize sebep olur. Kaygının çok az olması veya hiç olmaması ise sanıldığının aksine problemli bir durumdur.
 

Anksiyete Nedir?

Birçok psikolojik rahatsızlığın kökeninde anksiyete ve korku yer alır. Bu sebeple ikisi arasındaki ayrımı iyi yapmak önemlidir. Anksiyete, beklenen bir duruma dair endişe duyma halidir. Korku ise mevcut bir tehlikeli duruma karşı verilen tepkidir. Yani korku şimdiki; kaygı ise gelecekteki bir durumla ilişkilidir. Aslında her ikisi de uyum sağlamaya yöneliktir. Korku anında vücudumuzun sempatik sinir sistemi dediğimiz uyarıcı sisteminde hızlı değişimler meydana gelir. Yani korku, bir tehlike anında bize “kaç ya da savaş” ateşlemesini yapan duygudur, vücudu kaçmaya ya da savaşmaya hazırlar. Gerçek tehlike anlarında bu korku hayat kurtarıcı bir rol oynar. Örneğin; ormanda yürürken zehirli bir yılanla karşılaştığımızda korkup kaçarsak tehlikeden kurtuluruz. Ancak bazı kaygı bozukluklarında, gerçek bir tehlikenin olmadığı durumlarda da kaç ya da savaş tepkisi verecekmişiz gibi uyarılmışlık düzeyimiz artar. Bu gibi anlarda korku, işlevsel olmaktan öte işlevselliğimizi bozmak yönünde bir etki yapar. Kaygının uyum sağlamaya yönelik işlevi ise gelecek ile ilgili plan yapmamıza ve gelecekteki tehditleri fark etmemize yardımcı olmasıdır. Uygun düzeyde kaygı; bir durum gerçekleşmeden önce potansiyel sorunlar hakkında düşünmemizi ve olası bir tehlikeye karşı hazırlıklı olmamızı sağlar. Uygun düzeyde kaygı bu şekilde uyum sağlayıcıyken yüksek düzey kaygı uyum bozucudur. Kaygının hiç olmaması ise bir sorundur. Örneğin; üniversite sınavına girecek bir genç hiç kaygılanmazsa sınavı umursamayabilir, çok az kaygılanırsa da sınava çalışmak için gerekli motivasyonu bulamayabilir veya yüksek bir hedefe ulaşabilecek düzeyde performans göstermeyebilir. Biraz kaygılı olursa gerektiği şekilde çalışır, sınavdan iyi bir sonuç almak ve hedefine ulaşmak için gayret gösterir. Eğer bu genç aşırı derecede kaygılanırsa ne çalıştığı dersten verim alabilir ne de sınavda bildiklerini iyi derecede sergileyebilir. Kaygının işlevselliği bozacak düzeyde fazlalaştığı ve kişinin baş etmekte zorlandığı durumlarda kaygı bozuklukları ortaya yarar, fazlası ise zarar demek yanlış olmayacaktır.
 

Anksiyete Bozukluğu Kimlerde Daha Sık Görülür?

Yapılan araştırmalara göre insanların yüzde 28’i yaşamlarının belli bir döneminde kaygı bozukluklarının tanı kriterlerini karşılayacak düzeyde kaygı yaşamaktadırlar. Kaygı bozuklukları, kadınlarda erkeklerin iki katı kadar daha fazla görülmektedir. Evhamlı yapıya sahip, her an kötü bir şey olacak beklentisi ile kaygı yaşayan ve aşırı kontrolcü ebeveynlik tutumları sergileyen anne babaya sahip olan kişilerde öğrenmenin yanı sıra; genetik aktarımın da etkisiyle daha fazla kaygı bozukluğu görülmektedir. Yaşamın erken dönemlerinde zor deneyimleri olan kişilerde yetişkinlik hayatlarında daha fazla kaygı bozukluğu gelişmektedir.

Özgül Fobiler

Özgül fobi, kişinin belirli bir nesne veya durumdan aşırı derecede korkmasıdır. Köpek fobisi, yükseklik fobisi, kapalı alan fobisi gibi korkular özgül fobi örnekleridir. Kişi bu korkusunun aşırı olduğunun farkında olmasına rağmen o nesne veya durumla karşılaşmamak için çaba göstermekten kendini alamaz.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fevzi Tekin Arşivi