ÇİRKİN OLMA ÖĞÜDÜ...

ÇİRKİN OLMA ÖĞÜDÜ...
ÇİRKİN OLMA ÖĞÜDÜ...

İşte yaz geldi! Havalar sıcak mı sıcak... Kendi kendine mırıldandı. Hemen evin onlarca dolabından birini açarken. "Üfff hiç kıyafetim yok.- Ne giyeceğim ben. " Aynaya baktı. Kendini güzel bulmadı. Zaten, kocaman gözlükleri yüzünün yarısını kaplıyordu. Yastıkları yumrukladı. Yine bir kot pantolon, üstüne bolca bir gömlek ayarladı...

İşte, bunları giyip gidecekti. Lise bitirme şenliğine. Okul spor salonunu düzenlenmişti Orkestra falan da gelecekti. İçini bir kıpırtı sardı. Koskoca lise bitmişti. Önünde uzun upuzun bir yaşam vardı. Üniversiteye gidecekti belki de! Umutları, hayalleri onu ayakta tutmuştu. Durmadan koşturan, ağır bir sorumluluk yüklenen kendisi, ne yapacağını şaşırıp durdu. Annesi babası da liseyi bitirdiği için onunla gurur duyuyordu. Hiç kalmamıştı. Hatta lise birde tek dersten takıntısı vardı. O da beden eğitimi idi. Utanmıştı aslında! Etraf da hep, bacak bayramı denildiği için, kendini kötü hissetmişti ve öğretmene" ben 19 Mayıs törenlerine katılmıyorum" demişti.

Öğretmende"Bu ne saygısızlık had bilmezlik" diye bağırmıştı. Kızmış ve kendisini sınıf da bırakmıştı. Eylül de sınava girmiş ve de vermişti sınavını... Herkes kendine gülüyordu! Beden eğitiminden kalınır mı hiç diye? Onun dışında lise eğitimini başarı ile tamamlamıştı. Okulunu çok özleyecekti, çok! Dışarıdan, sesler geliyordu. Merdiven boşluğundan, aşağıya baktı. Babası eve gelmişti. Koşarak aşağıya indi. Babasının getirdiklerini kardeşleri ile mutfağa taşıdı. Sofra kurma telaşına düştüler cümbür cemaat...

Çocuk cıvıltısı havada uçuşuyordu ...Yorgunluktan bitmişti. Kendini divana zor attı. Hep birlikte yemek yediler. Sofra toplama, bulaşıkları yıkama derken, vakit epey geçmişti... Babasının yanına sokuldu. Babacığım" kıyafetim yok da, lise bitirme şenliği var da? "Babası her zaman ki gibi gülümseyen gözlerle kendisine baktı. Çenesini avuçlarının içine alarak.

" Bak kızım boş ver kıyafeti falan! " " Çirkin ol kızım, çirkin ol ki kimse sana bakmasın, rahatsız etmesin..."

Bu babasından çok duyduğu bir öğüttü... Çirkin olma öğüdü! Çünkü güzel olur, güzel görünür ise başı derde girermiş. En iyisi mi çirkin olmaktı. Çok sevdiği babasının bu öğüdüne kulak verip... Yine bol bir gömlek, altına da bir kot pantolon giyip yine güzel görünmeden, şenliğe gidecekti...

Yukarıdaki kısa öykünün az çok kime ait olduğunu anlamışsınızdır...

Bu ülke de yaşadığım an be an kadın olmanın ne kadar zor olduğunu anlayarak yaşadım... Daha sonra bankaya girdim, kendi paramı kazandım, kazandığım para ile kendi istediğim gibi giyindim... Babamın tabiri ile güzelleştim, hiç kimse de beni rahatsız etmedi, çünkü kişiliğim ile kendimi koruyordum...

Kabul görmek, mücadele etmek hiç de kolay olmadı... Nelerle mücadele etmiştim, yorulduğumu hissettim bir an... Şimdi bunları gülümseyerek anımsıyorum...

Hiç kimseyi suçlamıyorum, çünkü biliyorum ki bu bir zihniyet meselesi...

Hayatın en güzel rengidir kadın, hatta tüm renkleridir. O renkleri soldurmamak gerek, o renkler soldu mu dünya renksizleşir, kötüleşir, hayat çekilmez olur.

Yaşamın en harika kokusudur kadın, koklamak değil, koklamaya kıyamamak gerek... Bir erkeğin ruhuna can katandır kadın...

Canını yakmamak, ömrüne ömür katmak gerek. Sadece ana değildir kadın, anaya duyduğun kadar saygı duyman gerekir, öncelikle ona insan olarak bakacaksın, kendin için hak saydığın her şey kadının da hakkıdır. Bunu hiç aklından çıkarmaman gerekir... Bunu böyle bileceksin...

8 Mart Dünya Kadınlar Gününü yine hep birlikte büyük bir ikiyüzlülükle kutladık... Ama olsun bu da bir adımdır, böyle böyle değişiyor her şey, böyle böyle yol alıyoruz.

Bakın şimdi babalar kızları güzel görünsün diye uğraşıyor, prensesim diyor... Çirkinleştirmek için değil, güzelleştirmek için uğraşıyor...

Daha sonra

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.