Köşe Yazısı... Kenan Yücel yazıyor... Devlet...!

Devlet...!

Devlet, Vatandır !

Devlet, Bayraktır !

Devlet, Topraktır !

Devlet, İstiklal Marşıdır !

Devlet, Anadır !

Devlet, Babadır !

Devlet, herkes kovsada gideceğin limandır !

Bazı görüntüler vardır. Yıllardır vatanından uzakta, hasret kalan vatandaşlarımız uçaktan indiğinde, yada kapıkule'den geçtiğinde yere eğilip toprağı öper.

Başka bir ülke vatandaşlarında bunu göremeyebilirsiniz ama devlet, bayrak, vatan, milli marş, toprak bizim için çok farklıdır.

Buradan nereye varmak istiyorum ;

Bu ülkede yaşayan insanlar asgari ücretli, bordrolu, beyaz yakalı, esnafı, işcisi, işvereni hep birlikte savaştan çıkmış, işgalden kurtarılmış bu ülkeyi dedeleri, babaları, nineleri, anneleri, bacıları, çocukları, torunları ile birlikte bu durumlara getirdiler.

Vergilerini verdiler, askerliklerini yaptılar, faturalarını ödediler, okudular, çalıştılar hepsi ülkenin kalkınması, refahı için.

Çünkü bizlerin kafasında, kültüründe Şeyh Edepali'nin devletin başına geçen Osman Gazi'ye söylediği şu öğütü vardır . " Ey oğul, insanı yaşat ki, devlet yaşasın " diye.

Bizler bu kültürle yoğrulduk, düsturumuz bu oldu. Çünkü Gürcistan Batum ziyaretinde orada türk asıllı vatandaşlarımızın biriyle konuştuğumuzda şunu demişti. " Kenan oğlum sen hiç sadece arada bir dağ, belki beş kilometre ötede ezan sesi duyarken, camiye gidemeyip, çan sesleri altında esaretle yıllarca yaşamanın ne olduğunu bilemezsin. Yada karadeniz çırpınırken Azerin'i dinlemenin ne kadar acı olduğunu hissedemezsin " demişti.

Gözlerim dolmuş ve sarp'tan çıkışta toprağımızı öpünce bana şaşkınlıkla bakmışlardı.

İşte bu devlete hepimiz sahip çıkalım, halktan, esnaftan kopmayalım.

Bu ülkenin insanları hakikaten fedakar, namuslu, vatansever, bayrağını, ülkesini, marşını sevenler, üstelik sinir uçları ile, fay hatları ile, mezhep, etnik, ırk gibi siyasilerin faşizan kavramlarına rağmen yada diğer ülkeler dışarıdan, siyasiler içeriden artçı şoklar gibi sallamalarına rağmen birbirimize sarılıyoruz.

Çünkü Trakya'da, Ege'de, Marmara'da, Doğu'da, İç ve Karadeniz'de, Güney ve Güneydoğu Anadolu biliyor ki bizim başkaları gibi gidecek vatanımız, sığınacak limanımız yok. Bizim genlerimizde ve geleneklerimizde öyle bir gitme, kaçma yok.

O zaman devlet bu pandemi döneminde baba, anne, vatan, bayrak diye sığınan esnafına, öğrencisine, emeklisine elinde sadece ceza makbuzu ve nobran davranışlarla bunu silah gibi kullanmamalı.

Devlet kolluk kuvvetiyle dağında koyunları otlatan ninemize, ekmek kavgası için çöp toplayan adama, bankanın önündeki atm'den para çekerken 15 yaşında diye ceza yazılan emekliye, kirasını ödeyemeyen esnaflara sürekli denetim adı altında ceza ve benzeri uygulamalar insanları bezdiriyor.

Lütfen devleti, halktan koparmayın, çünkü bu ikisi etle, tırnak gibidir.

Bu ülke hepimizin Atatürk'te, İsmet İnönü'de, Adnan Menderes'te, Süleyman Demirel'de, Ecevit'te, Erbakan'da, Türkeş'te, Özal'da, Çiller'de, Yılmaz'da, Baykal'da, Kılıçdaroğlu'da, Demirtaş'da, Yazıcıoğlu'da, Akşener'de, Bahçeli'de, Erdoğan'da bu ülkeden çıkan siyasetçiler.

Hepimiz Ahmet Kaya, Zeki Müren, Barış Manço, Cem Karaca, İbrahim Tatlıses, Müzeyyen Senar, Ajda Pekkan, Neşet Ertaş, Aşık Veysel, Mahzuni, Ozan Arif, Tarkan ve farklı müzikleri söyleyen sanatçılarımız ile ağladık, sevindik, üzüldük, duygulandık.

Alevi kardeşimizin cenazesi için cem evine gittik, onlar bizimle camiye geldi, kürt, gürcü, çerkez, azeri, arap, trakyalı, egeli, yörük hep birlikte maçlarda " En büyük Türkiye " diye bağırdık.

Kısaca Deniz Gezmiş'te, Fırat Çakıroğlu'da, Hüseyin Aslan'da, Eren Bülbül'de, İbrahim Kaypakkaya'da, Ruhi Kılıçkıran'da hepsi bizim toprakların çocukları.

O zaman devlet hepimize baba korumacılığı, anne şefkati ile sarılmalıdır.

Çünkü devlet bugünler için var.

Evet açın içiniz daraldığında, benim yaptığım gibi azerini ve dinleyin çırpınırdı karadenizi.

Evet ; bu ülkenin vatandaşlarını yaşatın...!

Bugünde sporun dışına çıktım, umarım beğenirsiniz. Çünkü hayat sadece bir futbol topunun etrafında dönmüyor.