Deprem bölgelerinde bulunan, arama kurtarma bölgesinde görev alan herkesi ilgilendiriyor: depremden sonra bu sendrom görülebiliyor! Dikkatli olun
13
Kahramanmaraş’ta 7.7 ve 7.6 şiddetinde gerçekleşen iki büyük deprem, Gaziantep’in de dahil olduğu toplam 10 ili enkaza boğdu. Her yerde devam eden arama kurtarma çalışmalarından gelecek olan umutlu bir haber için tüm Türkiye nefesini tutmuşken, uzmanlar ise, enkazlardan çıkarılan yaralılara ilişkin önemli uyarılarda bulunmaya başladı. O isimlerden biri olan Doç. Dr. Sinan Karaca ise, deprem sonrası görülen crush sendromunu anlattı.
Yaşanan deprem felaketinin ardından meslektaşlarını ve arama kurtarma çalışmalarında görev alan kişileri, crush sendromuna karşı uyaran Doç. Dr. Sinan Karaca, “1999'da Türkiye'nin kuzeyinde meydana gelen Gölcük depremin ardından Crush sendromu ölüm oranı %15,2 idi. Yani 100 hastadan 15'i maalesef öldü. Bununla birlikte, sonraki depremlerdeki oranlar değişkenlik göstermiştir ve engellenen kurtarma ve nakliye, yıkılan tıbbi tesisler, gelişmiş tedavi seçeneklerinin bulunup bulunmaması ve çöken binaların inşa yöntemi gibi birçok faktörün hayatta kalmayı etkileyebileceği düşünülmektedir” diye konuştu. Bunun ardından Doç. Dr. Sinan Karaca, crush sendromu ile ilgili detaylı bilgi verdi.
Foto Haber ve Resimleri Görmek İçin Diğer Sayfaya Geçiniz...
23
CNN Türk’e önemli açıklamalarda bulunan Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Sinan Karaca, günlerdir konuşulan crush sendromunu; “Uzun süreli şiddetli ezilme nedeniyle başta iskelet kası olmak üzere yumuşak dokuları tutan şiddetli sistemik travma ve doku ölümü gerçekleşir. Hücre zarının geçirgenliğinin artmasına ve hücrelerden potasyum, enzimler ve miyoglobin salınımına yol açar. Bu maddelerin kana karışması sonrasında iskemik böbrek fonksiyon bozukluğu, hipotansiyon ve azalmış renal perfüzyon, akut tübüler nekroz ve üremi ile sonuçlanır” şeklinde anlattı. Doç. Dr. Karaca, hastalığın temel klinik özelliklerini ise şu şekilde sıraladı:
“Hastada iskelet kası kitlesinin ezilme yaralanması. Daha sonra gergin ve şişkin hale gelen uzuvlarda duyusal ve motor bozukluklar. Hasta el ve kollarını önce hissetmez sonra oynatamaz. Uzuv/vücut kısmı nabızsız olabilir. Miyoglobinüri ve/veya hemoglobinüri, yani erken dönemde idrarı çay rengi yapabilir. Derin hipovolemik şokla birlikte oligüri olabilir. Hastada zamanla idrar çıkışı olmaz. Bozulmuş vücut kimyasının sonucu olarak mide bulantısı, kusma, kafa karışıklığı ve ajitasyon meydana gelebilir; üre, kreatinin, ürik asit, potasyum, fosfat ve kreatin kinaz yükselir. Hipokalsemi de olabilir. Hastanın temel kan madde dengesinde bozukluk olur.”
Foto Haber ve Resimleri Görmek İçin Diğer Sayfaya Geçiniz...
33
Belirtilerin ardından, “Bu gibi durumlarda ölüm oranını azaltmak için alınabilecek en önemli önlem tedaviye hemen başlamaktır. Ancak sıvı resüsitasyonu, diürez ve hemodiyaliz gibi geleneksel tedavi yöntemleri maalesef afet mahallinde uygulanabilecek kadar uygulanabilir değildir” diyerek, deprem bölgesindekileri uyaran Doç. Dr. Karaca, “Kendinizin ve başkalarının güvenliğini kontrol edin. Hasta, ciddi şekilde yaralanmış bir kişiyi değerlendirmek için olağan kriterlere uygun olarak değerlendirilmelidir. Hava yolu, solunum ve dolaşım' değerlendirmesi yapılmalıdır. Hayati belirtileri ve oksijen doygunluk seviyesini izleyin. Geri solumayan bir maske aracılığıyla oksijen verin. İskemik hasarın derecesini tahmin etmek için akut uzuv iskemisinin '5 P'sini (ağrı, parestezi, felç, solgunluk ve nabızsızlık) kullanarak uzuvları değerlendirin. Hayatı tehdit eden yaralanmalara dikkat edilmelidir” ifadeleriyle ise, yapılması gerekenleri sıraladı. Doç. Dr. Karaca’nın açıklamaları ise şu öneriler ile son buldu:
“Venöz erişim mümkün olduğu kadar erken, ideal olarak sıkışan uzuv serbest bırakılmadan ve basıncı açılmadan önce sağlanmalıdır. Vücut ısısını koruyun. Serbest bırakmadan önce, kompresyon 30 dakikadan azsa arteriyel bir turnike düşünün. Kompresyon 30 dakikadan uzun sürerse turnike uygulayın. Erişkinlerde, çıkarma sırasında 1.500 ml/saat salin infüzyonu başlatılmalıdır. Erken, şiddetli hidrasyon (≥10 litre/gün) böbrek fonksiyonunun korunmasına yardımcı olur. Akut böbrek hasarı riskinin çok yüksek olması nedeniyle, erken bir aşamada bir kateter yerleştirilmeli ve idrar çıkışı izlenmelidir.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.