Gaziantep’in eski yılları: 'Verme Malın Veresiye, Akar Gider Karasuya'

Gaziantep’in eski yıllarında geçen gerçek bir mahalle hikâyesi, bugün hâlâ dilden dile aktarılan bir atasözünün ortaya çıkışına ışık tutuyor.
Alleben deresinin tabakların boyasından kapkara aktığı, derinin çevreye sinmiş kokusunun daha Çerkez arığının başından duyulduğu günlerde, mahallede “Bakkal Hüseyin” diye biri yaşarmış.
Mahallede dürüstlüğüyle, güler yüzüyle, eli açıklığıyla herkesin gönlünü kazanmış olan Bakkal Hüseyin’i tanımayan yokmuş.
Onun Dükkânına kim girse eli boş çıkmazmış… Çocuğa şeker, yaşlıya tütün, komşuya ekmek… “Canın sağ olsun, sonra verirsin” der, deftere yazar, eli boş göndermezmiş.
Ama ne yazık ki, iyi niyet bazen en büyük zaafa dönüşebiliyor!
Bir gün mahalleye Remzi adında biri taşınmış. Remzi dili tatlı, sözü ballı bir adam…
Mahalleye taşındığının hemen ikinci günü Hüseyin ustanın dükkanına varmış;
“Usta, ben mahalleye yeni taşındım, henüz iş bulamadım. Üç beş gün beni idare et , iş bulunca borcumu ödeyeyim.” Demiş.
Merhametli bakkal Hüseyin ne desin!
“Komşu komşuya her daim gerek,” deyip, ne istediyse vermiş, yazmış deftere.
Ama günler geçmiş, haftalar devrilmiş, aylar uzamış.… Remzi’nin borcu kabardığı yetmezmiş gibi taleplerinin ardı arkası da kesilmemiş. Defterin sayfaları dolmuş, taşmış…
Üstelik onca borca rağmen Remzi dükkâna bile uğramaz olmuş.
Hüseyin Usta’nın da sabrı tükenmiş tabi.
Bir sabah, Remzi dükkânın önünden geçerken Hüseyin Usta dayanmamış seslenmiş;
“Remzi Efendi, Remzi Efendi! … Komşu gel hele seninle bir kahve içek…Şu senin hesabı da bir görüşelim artık” demiş.
Demiş demesine de Remzi birden öfkelenmiş:Sanki alacaklı kendisi ;
“Sabah sabah ne bağırıyorsun Hüseyin Usta? Daha işimi kuramadım. Yerimiz belli, yurdumuz belli, kaçmıyoruz ya! Paranı yemedik!” derken…
Sözler sertleşmiş, sesler yükselmiş sokak ortası karışmış.
Mahalleli girmiş araya, bakmışlar olacak gibi değil muhtarı çağırmışlar.
Muhtar dinlemiş, sonra: “Komşular ayıptır! Mahallede kavga olmaz. Oturun, konuşun, anlaşın! Demiş
Uzun konuşmaların sonunda muhtar bakmış mesele çözülmüyor, koymuş noktayı:
“komşular! Bakın olan olmuş bir kere, çok da uzatmaya gerek yok artık. Bulun orta yolu ... Yarılayın borcu, helalleşin gitsin”. Demiş.
Demesi kolay tabi…Hüseyin Usta bakmış olacak gibi değil. İç çekmiş…
“Bari sermayeyi kurtarayım,” demiş,
“Peki muhtar!... Senin dediğin gibi olsun. Yarısını çaldım Karasu’ya ! Demiş.
O gün bakkal Hüseyin dükkânın camına bir kâğıt asmış:
“Veresiye yoktur!”
“Verme malın veresiye; akar gider Karasu’ya,
Baş yarılır, kol kırılır; sulh ederler yarısına!”
Ve işte o gündür bugündür, bu söz mahallede dilden dile dolaşır.
Kimin borç işi olsa, biri mutlaka bu sözü hatırlatır.
Güven güzel şeydir ama ölçüsüz güven, maraz getirir.

Yazan: İbrahim Alisinanoğlu - Gaziantep Miş Miş

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yaşam Haberleri