Hafta Sonu Babalığından Eşit Ebeveynliğe: Hukukun Üç Kuşağı Velayetin Evrimini Yorumluyor

Boşanma davalarının belki de en yürek burkan, en keskin virajı her zaman çocukların velayeti olmuştur.

Yıllarca hukuk sistemimiz, "çocuğun yeri annesinin yanıdır" ön kabulüyle hareket etti; babalara ise genellikle "hafta sonu babalığı" ve nafaka ödeme rolü biçildi. Oysa toplumsal roller, aile yapısı ve ebeveynlik anlayışı son yirmi yılda kökten değişti. Peki, hukuk bu değişime nasıl ayak uyduruyor? Bir velayet davası artık bir "savaş" olmak zorunda mı?

Bu derin hukuki ve sosyolojik evrimi, Türkiye'nin en köklü hukukçu ailelerinden birinin üç temsilcisiyle, üç farklı kuşağın süzgecinden geçirerek ele alıyoruz: Meslekte otuz beş yılı devirmiş duayen boşanma avukatı Aydın Aydar, modern aile yapılarının uzmanı Avukat Murat Aydar ve yeni nesil uzlaşı odaklı çözümlerin temsilcisi Avukat Eren Aydar.

Dünün Gerçeği: "Velayet Savaşları"

Sürece en uzun süre tanıklık etmiş olan boşanma avukatı Aydın Aydar, 90'lı ve 2000'li yılların başındaki manzarayı net bir şekilde hatırlıyor. "O dönemde velayet, bir hakkaniyet meselesinden çok, tarafların birbirlerini cezalandırdığı bir güç savaşıydı," diyor Aydar. "Babanın velayeti talep etmesi dahi, annenin 'kötü bir anne' olduğunu ispat etme zorunluluğunu doğururdu. Mahkemelerin önceliği, çocuğun psikolojisinden çok, tarafların kusur oranlarınaydı. Çocuğun babasıyla kişisel ilişkisi ise maalesef çoğu zaman 'bir pazar günü görme hakkı' ile sınırlı kalırdı. Bu, sadece babayı değil, en çok çocuğu eksik bırakan bir yaklaşımdı."

Bugünün Realitesi: "İlgili Babanın" Yükselişi

Bu eski düzenin değişimi, yasalardan önce toplumsal yaşamda başladı. Babanın aile içindeki rolünün evrimleştiğini belirten Avukat Murat Aydar, bu yeni realiteyi şöyle açıklıyor: "Artık çocuğunun altını değiştiren, yemeğini yediren, okul toplantılarına katılan, yani çocuğun hayatına duygusal ve fiziksel olarak tam katılım gösteren 'ilgili babalar' var. Bu babalar, bir boşanma durumunda neden evlatlarına 'misafir' olmak zorunda kalsınlar? İşte hukuk, bu sosyal gerçeği takip etmeye başladı. Artık babanın velayeti alması veya sürecin ortak yürütülmesi, istisnai bir durum değil, çocuğun menfaati için güçlü bir seçenek olarak masada."

Geleceğin Çözümü: "Ortak Velayet" ve "Ebeveynlik Planı"

Yeni nesil hukukçuların odağında ise "savaşmak" değil, "çözüm üretmek" var. Bu noktada Avukat Eren Aydar, "ortak velayet" kavramının altını çiziyor. "Bizim kuşağımız, müvekkillere 'velayeti alacağız' vaadi yerine, 'çocuğunuz için en iyi ebeveynlik planını kuracağız' yaklaşımını sunuyor," diyor Eren Aydar. "Türk Medeni Kanunu'nda da artık yeri olan 'ortak velayet' ile amaç, çocuğun hem annesiyle hem de babasıyla olan sağlıklı ilişkisinin boşanmadan sonra da devam etmesidir. Bu, iki tarafın da 'kazandığı' değil, çocuğun 'kaybetmediği' tek senaryodur. Mahkemeler de artık, tarafların egolarından ziyade, çocuğun psikolojik bütünlüğünü ve üstün yararını her şeyin önünde tutan bu modern çözümlere çok daha sıcak bakıyor."

Çocuğun Üstün Yararı

Üç hukukçunun yorumları, aslında velayet davalarındaki büyük bir paradigmal kaymayı gözler önüne seriyor: Artık mesele, ebeveynlerin birbirleriyle olan mücadelesi değil. Mesele, ebeveynlerin ayrıldıktan sonra bile "anne-baba" olarak kalabilme becerilerini hukuki bir zemine oturtmaktır. Aydın Aydar’ın tecrübesi, Murat Aydar’ın sosyolojik tespiti ve Eren Aydar’ın çözüm odaklı yaklaşımı aynı noktada birleşiyor: En iyi velayet kararı, çocuğun kendini terk edilmiş veya bir ganimet gibi paylaşılmış hissetmediği, her iki ebeveynin de sevgisini hissetmeye devam ettiği karardır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yaşam Haberleri