Bir Rus, bir Japon ve bir Türk; bir gün…

8 Şubat 1904; Birinci Cihan Harbinin başlamasına henüz pek bir zaman olmakla birlikte Uzak Asya, Rus-Japon rekabeti sebebiyle kaynamaktadır. İmparatorlukta da pek bir neşeyle karşılanan bu savaşı anlamadan önce Japonya üzerinde biraz göz gezdirmek gereklidir. 
Japon Hanedanı, şeceresi takip edilebilen ve günümüzde hala simgesel olsa dahi hükmetmeye devam eden en eski hanedandır. Japon Kralları, güneşin soyundan geldiklerine inanarak günlük meselelerden kendilerini azade etmişlerdir, oluşan bu güç boşluğu sebebiyle şogun olarak adlandırılan başbakan ve genelkurmay başkanlığının yetkilerini haiz bir saray görevlisi tayin edilmiştir. 
Şogunluk makamı, daha sonraki dönemde yerel savaş beylerinin kraliyete baskı uğraması sebebiyle feodal ailelere verilecek ve diğer hasım aileler şogunluk makamında olan ailelere karşı pek çok kez isyan bayrağı açacaklardır.
 Avrupa’nın deniz vasıtasıyla Doğu’yu ve Batı’yı fethetme politikasından nasibine düşeni alan Japonya’da; Hristiyanlık dinini kabul eden Japon köylüsü, atasının kutlu dinine isyan bayrağı açacaktır. Binaenaleyh; geleneklerine pek düşkün ve şogunluk makamında oturan Tokugawa ailesi, Avrupa kaynaklı değişimlerin otoritesine zarar verebileceği düşüncesiyle Japonya’yı, tüm limanları dış dünyaya kapatarak bir durağanlık döneminin içine hapseder.
 Tüm bu durağanlığa rağmen 19. yüzyılda ABD’nin tehditleriyle dış dünyaya açılmak mecburiyetinde kalan Japonya; ülkesine dolan ithal mallar, okullar, subaylar ve tüccarların etkisiyle Batı kültürünü hızla özümsemeye çalışacaktır. 
Japonya’nın bir başka devletin zor gücüyle dış dünyaya açılması, feodal beyleri hayli öfkelendirmiştir. Satsuma Boyu önderliğinde birleşen pek çok Japon aristokrat ailesi, Tokugawa Şogunluğunu devirerek tüm yetkileri bin sene sonra tekrardan krala verir. 
 Kral Meiji; ülke genelinde idaresini tesis ettikten sonra kendilerinden fersah fersah ileride olan Batılıları yakalamak gerektiği düşüncesine kapılır. Bunun için de ülkesini çok hızlı bir şekilde sanayileştirmeye, eğitim politikalarını yenilemeye başlayınca krala karşı tavır alan Japon beyleri olsun diye dayatılan tüm reform çabalarını reddederek bir kez daha Satsuma Boyu önderliğinde isyan eder. Ama artık iş işten geçmiş, Japon Kraliyet Ordusu yenilenmiştir. Kraliyet Ordusunun ithal tüfeklerinin karşısına kılıçları ile çıkan asi ordusu imha edilir, kısa bir süre sonra Satsuma arazilerinin kontrolünü sağlamak için Japonya demiryollarıyla donatılır. Pekala, çocuğuna Japon ismi veren Halide Sümeyra Adıvar’ın tüm gelişmelerle alakası nedir?
Aslında Japonya’da Meiji’nin başlattığı restorasyon hareketi ile Tanzimat Reformları ve özellikle Sultan II. Abdülhamit’in sanayileşme adımları birbirine gayet paraleldir. Her iki devlette kendilerini Batılı devletlerin yayılmacı politikalarına karşı koymak için çareyi doğal olarak Batılılaşmak üzerinde aramışlardır. Bu arayışta Japonya, daha kararlı davranarak 20. yüzyıla kendisinden emin şekilde girer.
Japonya; anavatanının bereketsiz ve kaynaksız olduğunun farkında olup gözünü öncelikle Afyon Savaşlarından beri merkezi idaresini tesis edememiş, türlü kargaşaya gömülmüş ve limanları Avrupalı tüccarlara rehin edilmiş Çin’e diker. Çin’in uçsuz bucaksız arazileri, zengin kaynakları yüksek doğum oranına sahip Japonları kendisine çekerken bir başka Avrupalı güç de Çin’e karşı bastırılamaz bir arzu duymaya başlar.
Ruslar; Kırım Harbinden beri Avrupa ve Osmanlı toprakları üzerindeki saldırgan girişimlerinden vazgeçmişlerdir. Son büyük hamleleri 93 Harbinden beridir ise Avrupa’da tüm hesapları bozan Alman İmparatorluğu, Rusları Avrupa’da temkinli olmaya mecbur kılarken Ruslar da Orta ve Uzak Asya’yı ve hatta İngilizlerin zenginliklerinin kaynağı olan İran ve Hindistan’ı hedef olarak belirlerler. 
İngilizler, imparatorluklarının arka bahçesi Hindistan’a karşı bir Rus tehdidinden o kadar rahatsız olur ki Japonları, Rusların Çin ve Mançurya’da inşa ettiği ve işletme hakkını kazandığı demiryollarını ele geçirmesinde teşvik eder. Japonlar ise aradıkları Batılı desteğe nihayet kavuştuklarından derhal savaş hazırlıklarına başlarlar.
Hazırlıklarını tamamlayan Japonlar, Ruslara herhangi bir savaş ilanında bulunmadan Rus Asya Filosunun karargah üssü Port Arthur’a Amiral Togo Heihachiro’nun komutasında baskın düzenleyerek Rus-Japon Savaşını başlatır. Ruslar hazırlıksız yakalanmıştır, Uzak Asya’daki Rus toprakları ani ve geniş çaplı bir Japon istilasına dayanacak kadar müstahkem hatlara sahip değildir. Rus Asya Filosunun imhasını takiben Sarıdeniz’de hareket özgürlüğünü ele geçiren Japonlar anakaralarından Mançurya’da işgali devam ettirmekte olan kuvvetlerine hızlıca destek götürürken Ruslar bu kadar şanslı değildir. 
Rus generallerinin sert direnişlerinden etkilenen Rus Çarı II. Nikolai, Rus Baltık Filosuna Uzak Asya’ya yardım götürmek üzere derhal yola çıkmasını emreder. Müttefikleri İngilizlerin vasıtasıyla bu haberi işiten Japonlar; dünyanın yarısını seyir güzergahına eklemekten bitap düşmüş Rus Baltık Filosunu, Japonya ve Kore arasındaki mühim adalardan birisi olan Tsushima Adası civarında üstün top ateşi vasıtasıyla imha eder. 
Tsushima Bozgunundan sonra herhangi bir desteğin artık hiçbir koşulda kendilerine ulaşamayacağını anlayan pek çok Rus general, Mançurya ve Çin’de kuşatma altında bulundukları kalelerinden birer birer teslim olmaya başlar. Araya giren Amerikalılar sayesinde savaş biterken Rusya’da, 30 yıldır ince ince hesaplanan ve Hindistan’a giden yol olarak kabul edilen Asya rüyasının yıkılmasından ötürü devrim patlak gösterir ve Çar II. Nikolai ülkesinde meşrutiyeti ilan etmek zorunda kalır.
 İngilizler rahat bir nefes almıştır, Ruslar tüm Asya macerasından vazgeçmiş ve gözlerini yeniden Avrupa’ya dikmiştir. Bu durumdan istifade etmek isteyen İngiltere, Hindistan’daki taleplerinden vazgeçen Rusya’yı kendisine tamamen düşman etmemek için Avrupa’da desteklemeye başlar.
Rusların Boğazlar arzusunun korkunç kabuslarının altında yaşayan Osmanlı’da ise; hem bir Şark devletinin Batı’yı yenmesinin getirdiği manevi yükseliş hem de Rusların uğradığı hezimetten ötürü ölü alınamaz bir sevinç vardır. İstanbul’da yürüyüşler ve gösteriler tertip edilir, Osmanlı bu zaferi içtenlikle karşılar. Öyle ya; ünlü Milli Mücadele hatibemiz Halide Adıvar, Salih Zeki’den olma oğlu Hasan Hikmetullah’a Japonların muzaffer amirali Togo’ya nazire olarak Togo göbek ismini vermiştir. 
Pekala, Osmanlı’nın bunca sevinmesi lüzumlu mudur? Ruslar aldıkları bozgun hasebiyle günün kaybedeni gibi dursalar da aslında en büyük kaybeden Osmanlı’dır, çünkü dikkatini tekrardan Avrupa’ya çeviren Rusya; Uzak Asya ile ulaşamadığı sıcak denizlere asırlık arzusu Boğazları ele geçirerek inmeyi tasarlar ki bu da Birinci Cihan Harbine giden yolda Rusların bilfiil ilerlemesine neden olur.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri