Evimiz sıcacık, üç oda, bir salon, bir tuvalet, bir banyo, bir kiler, kocaman bir balkon... Lüks mü ehhhişte, bin şükür, biraz gayretle her türlü konforu yaratabilirsin...
İşini bilen için böylesi bir ev cennet de olur cehennem de biz elimizden geldiğince cennete çevirmeye çalıştık... Ta ki bir gün kapımız çalınıp misafirlerimiz gelene kadar... Kovsan için elvermiyor, içeri alsan, sen artık kendi evinde değilsin... Neyse apar topar içeri aldık. Gerçekten artık hiç bir şeyin bize ait olmadığı eve döndü evimiz... Bir düzen kalmadı, bozuldu. Kural kalmadı, temizlik hiç kalmadı." Misafirlere haydi git diyorum, yok burası daha güvenli, nereye gideyim " diyor, çocuğu var, yaralısı var, kadını var, gebesi var, genci var, yaşlısı var da var.Â
En sevdiğim kanepe artık benim değil, en sevdiğim fincanlarda onlar da çay içiyorlar, evin gideri katlandı, katmer katmer faturalar yüklendikçe yüklendi... Onlar bana bir türlü uymuyorlar, ben onlara uyacak olsam, kendime olan saygımı kaybedeceğim...
Bazen banyoya ve tuvalete hiç giremiyorum... Sığınağım ve yuvamı başka biri ile paylaşmak bana çekilmez yük oluyor. Patladım patlayacağım...Â
Yukarıdaki küçük öykünün kahramanı olan ev, mekan Gaziantep, misafirler de aniden ülkemize, kentimize dolan Suriyeliler... Şaka bir yana çekilmez hal alıyor, onun için Suriyelilerle olan herhangi bir olay, patlamaya hazır bir düdüklü tencere ve tüp gazı faciasına dönüşebiliyor... Amman dikkat dikkat de... Burada bir yara açılmış, büyük bir soruna gebe... Çözün arkadaş, çömeye çalışın... Tehlike geliyorum diyor.
Bu kentin ileri gelenleri ya da bu kentlerin akil hocaları, yetkili mercileri gözlemledikleri her şeyi dürüst ve mertçe yüksek makamlara örneğin sayın başkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a anlatsınlar yaaa... Çünkü en yüksek makam o... Eyiyiz her şey yolunda, baklava kebap muhabbeti yapmayın... Kendi ikbaliniz için koskoca bir kenti yakmayın... Her şey yolunda değil işte görüyorsunuz? Amacınız ne? Pisliği halının altına süpürmeyin...
Böyle yapmakla ne Suriyelilere ne de Türkiye'ye iyilik yapıyorsunuz... Karnınızdan konuşmayın!
Gelin olan kız, küsüp babasının evine iki çocuğu ile gittiğinde bile sorun oluyor. Koskoca bir ülkenin savaştan kaçan halkı mı bir ülkeye sorunsuz yamanacak... Çok özür diliyorum.Â
Benim Suriyelilere karşı hiç bir ön yargım yok, ama insanlık derken biz insanlığımızdan çıkmayalım...
Bugün Türk askeri neden Suriye topraklarında... Çünkü kendi güvenliği ve Suriye gibi olmamak için orada sınır güvenliği derdinde...
Herkes, Barıştan bahsediyor ama aslında herkes kıyasıya savaşıyor. Türkiye'de bu savaşın içinde! Savaşan kaybedebilir, savaşmayan ise çoktan kaybetmiştir... Bizim de bir savaşın içinde olduğumuzu asla unutmayın!
Biz merhametli bir milletiz, küçük bir kuşa yanıyor yüreğimiz, sahibinin bıraktığı bir köpeğe ağlıyoruz. Bunlar bizim insanlığımız, güzelliğimiz... Bir insanın diğer bir insanın canını yakmasını bırakın öldürme amaçlı saldırması hiç bize göre değil... Bize aklı selim davranmak ve düşünmek yakışır. Dün twitter'da sosyal medya hesabımda bir tweetÂpaylaştım...
Tweet'de Gaziantep'te boğazından yaralanan genç delikanlıya acil kan duyurusu vardı. Bir müddet sonra anladım; bu iş yardım amaçlı değil, provoke kokan bir amaca dönüşüyor, hemen hesabımdan sildim... Birileri var bu konuda halkın hassasiyetini ölçen, bunu bize karşı acımasızca kullanmak isteyen. Demek ki oyun kurucular işini iyi yapmak istiyor.Â
Açıkçası insaniyetimizi bize karşı kullanan sinsi misyonerlerin oyununa figüranlık yapmayalım...
Başkasını ve kendini bilirsen, yüz kere savaşsan tehlikeye düşmezsin; başkasını bilmeyip kendini bilirsen, bir kazanır, bir kaybedersin; ne kendini ne de başkasını bilmezsen, her savaşta tehlikedesin...
Biz savaşla ilgilenmiyoruz ama savaş bizle ilgileniyor...