" İÇİMİZ BAŞKA, DIŞIMIZ BAŞKA BAŞKA..."

" İÇİMİZ BAŞKA, DIŞIMIZ BAŞKA BAŞKA..."

İnsanlık; nereye gidiyor çığlığını duymak isteyen yok!

Dünyada her şeye egemen olan tek düşünce var artık... Eskiden daha mı farklıydı.? Hayır aynı idi... Fakat gidişat daha da kötüye gidiyor. İyileşme yok. Her türlü teknolojiyi kullanıyoruz ama iş insani ilişkilere gelince, gelişme yok. İnsanlarımızın tahammülsüzlüğü mü dersiniz, sadece çıkarları söz konusu olduğunda harekete geçtiğini mi dersiniz. Başkalarının hakkına hukukuna saygıyı mı dersiniz ne derseniz deyin... Bütün bunları çok marifet gibi sayıp yol alıyorlar.

Yabancı bilim insanları, Türkiye'de yaşayan insanları çözmekte zorlandıklarını ve hala da anlayamadıklarını anlatıyorlarmış... Nedense hiç şaşırmadım... İçimiz başka, dışımız başka başka...Herkes, her yeri parsellemiş, kendi sınırlarını koymuş...

Â

İnsanlık; nereye gidiyor çığlığını duymak isteyen yok gibi tam gaz ilerliyoruz.

Dünyada her şeye egemen olan tek düşünce var artık... Eskiden daha mı farklıydı.? Hayır aynı idi... Fakat gidişat daha da kötüye gidiyor. İyileşme yok. Her türlü teknolojiyi kullanıyoruz ama iş insani ilişkilere gelince, gelişme yok. İnsanlarımızın tahammülsüzlüğü mü dersiniz, sadece çıkarları söz konusu olduğunda harekete geçtiğini mi dersiniz. Başkalarının hakkına hukukuna saygıyı mı dersiniz ne derseniz deyin... Bütün bunları çok marifet gibi sayıp yol alıyorlar.

En basit bir küçük örnek... Çok acil bir durumda, herkesin hakkı olan bir kaldırıma aracınızı dahi park edemezsiniz. Bir torba dayak mı yersiniz, artık bir çuval laf mı bahtınıza kalmış...

Bu küçük örnek; ülkemiz de her şey için geçerli... Sivil toplum örgütlerinde, derneklerde, siyasi partilerde, hatta küçük yardım kuruluşlarında bile aynı... Her yer ama her yer babamızın çiftliği anamızın ak sütü gibi sadece bize helal... Böyle bir ülke var mı dünyada acaba, bilen varsa gelsin anlatsın? Biz de öğrenelim... Partilerimize bakar mısınız? Demokrasiden bahseden bir genel başkanın o koltuğu korumaya, muhalefet görevinden çok zaman harcıyor ve önem veriyorsa... Başkalarını diktatörlükte suçlayıp kendisi işgal ettiği parti başkanlığında diktasını kuruyorsa... O ülkeye bırakın ilerisini demokrasi yarım yamalıkta olsa hiç gelmez.

Her şeyin sanki doğru imiş gibi bir tersi var. Terör dünyanın her yerinde en ağır cezai yaptırımları olur. Biz de ise tam tersi, ya arkadaşı olur, ergen masum genç olur, hatta kahraman olur. Bir de bakarsın halkın yaşam alanlarına bomba yerleştirenleri, çoluk çocuğun ölmesinden rant sağlamaya çalışanların hakkını o ülkenin aydın bozmaları masumiyete büründürür. Devleti dünyaya katil diye tanıtır, aynı devletin sağladığı tüm olanakları da tepe tepe gülerek kullanır. Demokrasi ile yönetilen dünya da liderlerin koltuğa oturma nedenleri;

Halkın göremediği göz, çıkaramadığı ses olur. Biz de ise tam tersi adam babasından düşen miras gibi öyle bir sahiplenir ki, sen gerçeği söylediğinde tepki görürsün... Etrafını saran şakşakçılarda durumdan nasıl kendime çıkar sağlarım suskunluğu ile gerçeğin görünmesine engel olurlar.

Bütün bu olanın bitenin içinde düşünce üretme, sistemi sorgulama mantığınız çökme gösterir doğal olarak. Sonuç olarak topyekûn sağlıklı düşünemiyoruz, yönetilemiyoruz.

Böyle bir görüntünün suçunu tek başına iktidara yüklemek de bana pek adil gelmiyor. Suçlu ayağa kalk denildiğinde en başında toplumu uyandırma ve aydınlatma sorumluluğuna sahip olanların geldiğini düşünüyorum.

Değişim önce bundan başlanmalı... Diğer türlü düzelmemiz asla mümkün olmayacak.

Minik fıkra;ÂÖğretmeni Temel'e sordu: -Söyle bakalım Temel... Amerika'da saatler Avrupa'ya göre neden 5 saat geridir? Temel cevabı bilmese de yine hazır cevaplılığını konuşturur: -Amerika daha geç keşfedildi da ondan öğretmenum.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri