Bir israf furyası almış başını gidiyor. Dur diyen kimse de yok buna. Her birimiz lokomotifin arkasına takılmış tren gibi peşinden gidiyoruz. Paramızı, suyumuzu, havamızı, yemeğimizi, zamanımızı, enerjimizi boyuna israf edip duruyoruz.
Son dönemlerde yaptığımız israfın bedelini yaşamaya başladık. Kusura bakmayın ama kimse bir başkasını günah keçisi seçmesin.
Şöyle açıklayayım:
Son zamanlarda en büyük gündemimiz ekonomik kriz. Bunun başında gıda fiyatlarındaki artışlar geliyor. Elbette fırsatçılar, stokçular bu işte birer suçlu olabilir. Ancak bir oranda etki eder. Genel sebebi nedir düşündük mü hiç?
Yıllardır ülke genelinde yaşanan kuraklığı göz önünde alarak düşünelim mesela. Klasik bir fen bilgisi dersi vereceğim. Su döngüsü denen bir olay var yeryüzünde. Yeryüzündeki su buharlaşır, gökyüzünde yoğuşarak yağmur olarak yeryüzüne düşer. Yağmur toprağa, toprak tohuma, tohum ekinlere nüfuz eder.
Peki son zamanlardaki kuraklığı göz önünde bulundurarak değerlendirelim. Yağmur yoksa ekin yok; ekin yoksa ürün yok. Ürün yoksa gıda yok.
Temel bir görüş var ticarette. Az olan ürün değerlidir, pahalıdır. Demir de bir metal; altın da bir metal. Demir ucuz, altın pahalı. Neden? Çünkü demir çok; altın az. Bu yüzden değerli ve pahalı.
Az olan şey her zaman pahalı olur. Dedik ya ekin yoksa ürün yok diye. Marketlerde raf fiyatlarındaki aşırı fiyat yüksekliğinin temelinde tam da bu yatıyor. Üretim yok, kuraklık çok. Haliyle sofralarımıza yansıyor bu da.
Keza elektrik faturalarındaki aşırı artışın da altında bu etken yatıyor. Elektrik üreten barajlarımızdaki su oranları oldukça azaldı. Enerji üretmek için başka alternatifler devreye girdi. Bu da pahalıya mal oldu. Hepimize yansıdı.
Suçlu biziz…
İsraf ettik elimizdekileri. Har vurduk harman savurduk. Elimizden uçup gitmeye başladıkça hepimiz bedelini ödemeye başladık.
Sorun ortada çözüm ortada.
Evrendeki her şey bir düzen bir ölçü içerisinde yaratılmış. Yaratan da “Sakın dengeyi bozmayın.” Diye uyarmış. “Kendi elimizle” düzeni bozduğumuzu da hatırlatmış.
Ders alalım bence. Dikkatli olalım.