Prof. Dr. Sıtkı Göksu

Prof. Dr. Sıtkı Göksu

Latifeler

Latife; hoş söz, şaka, mizah, söz ile iltifat gibi manalara gelir. Mukabili ciddiyettir. Bir şey sorulduğunda güzel ve hoş cevap vermek, latife yapmak sanattır. Bu konuda başta peygamberimiz, peygamberler sonra sahabeler, büyük şahıslar ve hikmetli söz söyleyen felsefecilerden bizlere çok güzel örnekler vardır.

Kur’an’da da bahsi geçen Lokman Hekim'e: -Hastalarımıza ne yedirelim? diye sorduklarında,şu cevabı vermiş: -Acı söz yedirmeyin de, ne yedirirseniz olur.

Sokrat ölüme mahkum edildiğinde eşi:-Haksız yere öldürülüyorsun diye ağlamaya başlayınca,

Sokrat: -Ne yani, bir de haklı yere mi öldürülseydim?. Demiş.

Bir Rus generali, Şeyh Şâmil'in iştahını abartarak "Beni yemenizden korkuyorum" deyince, Şeyh Şâmil:

- Boşuna korkmayın efendi, demiş. Bizim dinimizde domuz eti yemek haramdır.

Kulaklarının büyüklüğü ile ünlü Galile'ye hasımlarından biri: -Efendim, kulaklarınız bir insan için büyük değil mi? Galile uygun bir şekilde cevaplamış:

-Doğru, benim kulaklarım bir insan için büyük ama, seninkiler bir eşek için fazla küçük sayılmaz mı?

Komedyen Eddie Cortar'a, -Hastalanınca ne yapmak gerekir? diye sorulduğunda: -Mutlaka doktora gidin demiş. Zira doktorun yaşaması gerek. Verdiği ilacı da alın, çünkü eczanecinin de yaşaması gerek. Fakat ilaçları sakın içmeye kalkmayın, zira sizinde yaşamanız gerek.

- Hayat kırkından sonra başlar, diyen bir kişiye Said Turhan şu karşılığı vermiş: - Eğer otuz beşinde ölmezsen!..

Harun Reşit, kendisini sık sık ikaz eden Behlül Dânâ Hazretlerine:

- Sen kendi işine bak, dermiş. Her koyun kendi bacağından asılır.

Bir gün sarayı pis bir koku kaplamış. Sebebini araştırdıklarında, üst kattaki bir odada bacağından asılı bir koyun bulmuşlar. Bu işi yapanı da keşfetmişler tabi ki: Behlül Dânâ Hazretleri.  Halife, kendisini sıkıştırdığında:

- Gördüğünüz gibi, her koyun kendi bacağından asılır efendim, demiş. Fakat etrafı kokuttuğu için, herkesi rahatsız eder.

Bir Bektaşiye "Niçin namaz kılmıyorsun?" demişler. O da "Kur'ân'da "Namaza yaklaşmayın." Nisâ Sûresi, 4:43. var" demiş. Ona demişler: "Bunun arkasını, yani" Sarhoş olduğunuz zaman." Nisâ Sûresi, 4:43. yı da oku" denildiğinde, "Ben hafız değilim" demiş.

Peygamberimiz Meşhur Ebu Katâde'ye ferman etmiş: "Allah yüzünü ak etsin. Allahım, onun tenini ve tüyünü mübarek kıl." diye, genç kalmasına dua etmiş. Ebu Katâde yetmiş yaşında vefat ettiği vakit, on beş yaşında bir genç gibi olduğu, hadisin sahih nakli ile şöhret bulmuş.

Hem meşhur şair Nâbiğa'nın meşhur kıssası, ibret verici hikayesidir ki, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın yanında bir şiirini okumuş. Şu fıkra: Yani, "Şerefimiz göğe çıktı; biz daha üstüne çıkmak istiyoruz." Yani, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, lâtife olarak dedi: "Gökten öbür tarafa nereyi istiyorsun ki, şiirinde orayı niyet ediyorsun?" Nâbiğa dedi: "Göklerin fevkinde Cennete gitmek istiyoruz." Sonra ince manalı bir şiirini daha okudu. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm dua etti: Yani, "Senin ağzın bozulmasın." İşte, o Peygamber duasının bereketiyle, o Nâbiğa, yüz yirmi yaşında bir dişi noksan olmadı. Hatta bazı bir dişi düştüğü vakit, yerine bir daha geliyordu. (http://anekdotlar.blogcu.com/guzel-cevap-vermek-sanattir/6398980 ve 19. Mektub’dan faydalanılmıştır.)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Sıtkı Göksu Arşivi