Prof. Dr. Sıtkı Göksu

Prof. Dr. Sıtkı Göksu

Babalar ve Çocukları

Haziran ayının 3. Haftası Pazar günü babalar günü olarak belirlenmiş. Biz babalarımızı 365 gün/bir sene severiz ve sayarız. Kur’an’da anne babalara “öf” bile demeyin şeklinde emir vardır. Bizlere düşen iyi bir evlat olabilmektir. Babalar ve çocuklarının arasına hiçbir engel girmemelidir. Babalar çocuklarını sevdiklerini yüzlerine karşı söyleyemeseler de çocuklarını çok ama çok severler. Çocuklarını birbirinden ayırt etmezler. Kalplerinde her çocuğu için müstesna bir yer vardır. Eğer babalarımız vefat etmiş ise onların arkasından Fatiha, Yasin göndermek, hayır-hasenat yapmak vazifemizdir. Ancak en önemlisi hayırlı bir evlat olmamızdır. Bu durumda babamız, annemiz ve vefat etmiş akrabalarımız sevap yönüyle yaşamış, günah yönüyle ölmüş olacaklardır. Yani bizim sevaplarımızdan hissedar olurlar.

Baba ve anneyi şefkatle donatan ve seni onların merhametli elleriyle terbiye ettiren hikmet ve rahmet hesabına onlara hürmet ve muhabbet etmek, Cenâb-ı Hakkın muhabbetine aittir. O muhabbet ve hürmet, şefkat, Allah için olduğunun alameti nedir? Onlar ihtiyar oldukları ve sana hiçbir faydaları kalmadığı ve seni zahmet ve meşakkate attıkları zaman, daha ziyade muhabbet ve merhamet ve şefkat etmektir.

Madem baba kimseyi değil, yalnız çocuğunun kendinden daha ziyade iyi olmasını ister. Ona mukabil, çocuk dahi babaya karşı hak dava edemez. Demek, valideyn (anne-babaların)  ve çocuk ortasında yaratılıştan münakaşa sebebi yok. Zira münakaşa ya gıpta ve çekememezlik-kıskançlıktan gelir. Babada oğluna karşı o yok. Veya münakaşa, haksızlıktan gelir. Çocuğun hakkı yoktur ki, babasına karşı hak dava etsin. Babasını haksız görse de, ona isyan edemez. Demek babasına isyan eden ve onu inciten, insan bozması bir canavardır.

Evet, dünyada en yüksek hakikat, baba ve annelerin evlâtlarına karşı şefkatleridir. Ve en âli hukuk dahi, onların o şefkatlerine mukabil hürmet haklarıdır. Çünkü onlar, hayatlarını, tam bir lezzet alarak evlâtlarının hayatı için feda edip harcıyorlar. Öyleyse, insanlığı bozulmamış ve canavara inkılâp etmemiş her bir çocuk, o muhterem, sadık, fedakâr dostlara halis olarak hürmet ve samimi olarak hizmet ve rızalarını almaya çalışmak ve kalplerini hoşnut etmektir. (Amca ve hala, baba hükmündedir; teyze ve dayı, ana hükmündedir.)

İhtiyarlara bakmak ise, büyük sevap almaya vesiledir. O ihtiyarların-ve bilhassa baba ve anne ise-dualarını almak ve kalplerini hoşnut etmek ve vefalı bir şekilde hizmet etmek gerekir. Sonuçta bu davranışımız hem bu dünyadaki saadete, hem ahiretin saadetine vesile olur. Bu konu hadis-i şeriflerde geçmektedir. Ve çok tarihi hadiseler ile sabittir. İhtiyar baba ve annesine tam itaat eden bahtiyar, mutlu, saadetli, mesut bir çocuk, evlâdından aynı vaziyeti görür. Bedbaht bir çocuk, eğer ebeveynini incitse, kırsa, ahiretteki azap, cezalardan başka, dünyada çok felâketlerle cezasını gördüğü, çok hadiselerle sabittir.

Baba ve anneye karşı muhabbetin, Cenâb-ı Hak hesabına olduğu için, hem bir ibadet, hem de onlar ihtiyarlandıkça hürmet ve muhabbeti artırırsın. En âli bir hisle, en mertçesine bir himmetle onların uzun ömrünü ciddî arzu edip bekalarına dua etmektir. Tâ "Onların yüzünden daha ziyade sevap kazanayım" diye samimî hürmetle onların elini öpmek, yüce bir ruhanî lezzet almaktır. Yoksa nefsanî, dünya itibarıyla olsa, onlar ihtiyar oldukları ve sana yük olacak bir vaziyete girdikleri zaman, en aşağılık ve en alçak bir hisle vücutlarını ağır bulup hoşlanmamak, hayata gelmene sebep olan muhterem zatların ölümlerini arzu etmek gibi vahşî, kederli, ruhanî bir üzüntüdür.

Kur'ân-ı Hakîm, "Onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına erişecek olursa, onlara sakın 'Öf' bile deme, onları azarlama; onlara güzel söz söyle. Onlara merhamet ve tevazu kanadını ger ve de ki: 'Ey Rabbim, nasıl onlar beni küçükken besleyip büyüttülerse, Sen de onlara öylece merhamet buyur.'" İsrâ Sûresi, 17:23-24.  Ayetiyle, beş cihetle gayet mucizane bir surette ihtiyar baba ve anneye karşı hürmete ve şefkate evlatları davet ediyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Sıtkı Göksu Arşivi