Anne Adayının Psikolojisi

Hamile olduğunu öğrenmesi ile birlikte kadının hayatında yeni bir dönem başlıyor. Bu dönemin nasıl geçirileceği ve kadın üzerindeki psikolojik etkisi öncelikle anne adayının anneliğe duygusal olarak ne kadar hazır olduğuna bağlı. Sadece bu da değil. Anne adayının eşi ile olan ilişkisi, fiziksel sağlığı, kendi çocukluk deneyimleri ve ailesi ile olan ilişkileri gibi faktörler de hamileliğin anne adayı üzerindeki psikolojik etkisini belirliyor. Hamilelik dönemi kadının eşi ile olan ilişkilerini, yaşamda üstlendiği rolü sorguladığı bir dönem. Bu açıdan anne kadar baba adayı da bu süreçte etkileniyor. Özden Dandul bu etkiyi şöyle anlatıyor: “Anne ve bebeği arasındaki çok özel ve yakın ilişki daha bebek anne karnındayken başlar. Pek çok baba adayı kendisini bu ilişkinin dışında hissettiğinden yakınır. Kadının daha çok kendine ve bebeğine odaklandığı hamilelik döneminde kimi eşler arasında uzaklaşmalar yaşanabilir. Uyum içinde olan eşlerin kendilerini birbirlerine yakın hissettikleri beraberliklerde bu türden uzaklaşmalar hem daha az yaşanır, hem de aileye katılacak yeni birey eşlerin birbirlerine daha çok yakınlaşmalarına neden olur.”

Anne adayının hamileliğin ilk dönemlerinde yaşadığı fiziksel sorunlar kadının bu çok önemli ve yeni rolüyle rahat ve keyifli bir şekilde tanışmasına ve daha ilk günlerden kendisini duygusal olarak bebeğine hazırlamasına engel oluyor. Zaten hamileliğin kendisi kadının hayatında başlı başına bir dönüm noktası, yeni bir deneyimken hamileliğin üstelikte ilk dönemlerinde yaşanan fiziksel sorunlar anne adayını kaygılandırıp korkutabilir. Bu çok normal bir durum. Bununla birlikte anne adaylarında “nasıl bir anne olacağım?” sorusu büyük bir stres yaratıyor. Özden Dandul bu noktada anne adaylarına şunları söylüyor: “Günümüzde özellikle çalışan kadın üzerindeki baskı giderek artmaktadır. Teknoloji, hız, rekabet çağında çocuk yetiştirmek sanılanın aksine geçmişe oranla daha zor bir hale gelmiştir. Yetişkinlerin bile hızla değişen toplum hayatında kendilerini güvende ve doyumlu hissetmeleri oldukça zorken dünyaya bizzat kendiniz karar vererek bir birey getirmek elbette büyük bir sorumluluktur. Dolayısıyla da, anne adayının “nasıl bir anne olacağım” ya da “yeterince iyi bir anne olabilecek miyim” türünden sorularla kaygılanması son derece doğaldır. Üstelik bu kaygı anne adayı için hayatını etkileyecek büyük korkulara dönüşmediği sürece kadının hem kendisini sorgulamasını hem de bebeği üzerine düşünmesini motive eder. Bu korkunun annenin özgüvenini etkileyecek boyutlara gelmemesi hamile kalındıktan sonra bu türden korkuların yıkıcı bir şekilde kadının hem kendisine hem de bebeğini etkilemesine izin vermemesi gerekir. Burada başta da sözünü ettiğim anne adayının kendi özdoyumu, eşi ile olan ilişkileri gibi faktörler çok önemlidir, çünkü bunlar kadını duygusal olarak besleyen ve kendine güven duymasını sağlayan unsurlardır. Dolayısıyla anne adayının korkularını, kaygılarını özellikle eşi ile paylaşması ve ebeveyn olma sorumluluğunu birlikte alarak birbirlerine destek olmaları gerekir. Korku, kaygı öfke gibi duygular bizim negatif olarak değerlendirdiğimiz aslında son derece doğal duygulardır. Önemli olan bu duyguları seslendirip yüzleşebilmektir. Ancak böylece bu korkuların aşılması ve duygularımızın bizi değil; bizim onları kontrol altına alabilmemiz mümkün olur.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Duygu Kaplan Arşivi