"Zalimlerin çarkı cahillerin çalışmayan kafaları ile dönüyor..."

                    Türkiye’miz; coşkusuz okumuşlar cenneti haline geldi. Cehalet gönüllü talihsizliktir. Üniversite hocaları liselerden gelen bilgisiz, meraksız, hiç soru sormayan öğrencilerden şikayetçiler. Sadece memleketini düşünen ve kaygı duyan üniversite hocaları... Evet, öğretim düzeyimiz düşüyor.
                   Japonya’da kitap okuma oranının, Türkiye’nin 250 katı olduğunu biliyor musunuz? ABD de 120 katı imiş...      Peki biz nasıl gelişeceğiz ve kafamız çöp bilgilerden, anlamsızlıklardan nasıl kurtulacak... Lise ve üniversite öğrencileri içinde kitap okuyanı mumla ararsınız. Şayet bir hoca ders için bir kitap okumalarını önerdi ise... İlk soru “ bunun kaç sayfasını okuyacağım?” oluyor.
                  Bir adım daha gidin? Sokakta birine küçük bir coğrafya bilgisi sorun... Bir üniversite profesörüne, bir hafta içinde baktığı üç kitap ve makale sorun...  Bir milletvekiline izlediği bir tiyatro oyununu sorun... Kendine kültürlü diyen birine, çağdaş dünyaya ilişkin bir yüzeysel soru sorun...
                 Yüzünüze tuhaf tuhaf bakacak ve ne alaka diyecek! Cahil zamanı öldürür zaman da cahili öldürür, diye boşuna dememişler...
                 Çinlilere sormuşlar iyi bir hükümdar nasıl olur diye...” İyi hükümdar halkın kafasını boşaltır midesini doldurur” demişler... Bizimkilerde mide doldurma da yok. Bizim ondan da kaybımız var.
                 Temel sorunumuz dünyanın koşar adım gittiği bilgi teknolojisi çağına, toplumun en cahil tabakası ile katılmak zorunda kalıyoruz. Borç almak için el açtığımız kurumlar bile bizim hükümet kadar Türkiye’nin geleceğinden umutlu değillerdir. Para vermeyi onlar biliyorlar, para harcamayı bizim politikacılar biliyor, borçları ise biz ödüyoruz.
                Bütün dünya bilgi çağında koşarken, politik söylemin entelektüel içeriği, umut kıracak kadar ilkeldir. Bizler bunları hak etmiyoruz arkadaşlar...
                Peki, bizler ne yapacağız? Somut çözümler üretmek zorunda değil miyiz? Bizler Anadolu işgal edildiğinde, okuyup üfleyerek onları defetmedik. Ağaçlara çaput bağlayarak isteğimize erişemeyiz. Yağmuru dua ederek yağdıramayız...

               Yaradana inancımız sonsuz ama akıl fikir yetisi vermiş insana, kullansın diye...   Bilgiyi ve teknolojiyi yakalayan toplumların geldiği nokta meydanda... Bilgi teknolojisine erişmemiz ve çağı yakalamamız için cahil halkı şaşkına çeviren, bilgi kirliliğinden kurtulmamız ve yüksek sesle düşüncelerimizi açıklamamız gerekiyor.


               Yoksa sonumuz çok harap. Coşkusuz okumuşlar diyarında boğulup kalacağız! Zalimlerin çarkı cahillerin çalışmayan kafalarıyla dönüyor. Bakın dünyaya... Kızmayın ama gerçek aynen bu!


************************************************************************************************************************  

 

                   En son okuduğum kitap; TURGUT REİS
                   Elimde son okuduğum kitaba bakıyorum... Halikarnas Balıkçısı’nın “Turgut Reis” Kitabı. Akdeniz’de fırtınalar yaratan Turgut Reis’in hayatını romanlaştıran Halikarnas Balıkçısı aynı zamanda Turgut Reis’in yaşamı çerçevesinde, Osmanlı İmparatorluğunun gelişme ve gerileme dönemlerini de gözler önüne seriyor; bu müthiş deniz adamının.
                  Turgut Reis, Sıralovaz yarımadasının ucundaki Karabağ köyünde doğan sıradan bir halk çocuğu... Ama bu halk çocuğu, Akdeniz’i Barbaros Hayrettin Paşa ile Oruç reis ve himayesinde büyüttüğü Uluç Ali paşayla birlikte titretmiş... Osmanlı’nın Akdeniz’deki gücünün simgesi haline gelmişlerdir.
                Turgut Reis, daha çok korsan gemilerinin korkulu rüyası olmuş. Kurtardığı insanların bile “kurtarmalık” denilen haracını kendi cebinden verecek kadar da adil ve hakkaniyet taşıyan insancıl bir reis olmuştur. Bir gemi yapımındaki tüm ayrıntıları bilecek ve yaptıracak kadar da teknik bilgiye sahip üstün zekalı bir adamdır.
                Birlikte çalıştığı denizci arkadaşlarını her açıdan hep kollayıp korumuştur. Osmanlı’ya karşı da hiç bir zaman kafa tutmamış; aksine onların özellikle de Kanuni Sultan Süleyman’ın en güvenilir denizcisi olmuştur.
               Elindeki gücü hiç bir zaman aciz ve masum insanlar üzerinde kullanmamış... Etrafına da kullandırtmamıştır. İspanyol korsanları deniz kıyısında yaşam süren halkın korkulu rüyası olurken; Turgut reis ve arkadaşları, hiç bir  zaman ellerindeki gücü böyle kullanmamışlardır.
              Şimdi romanın özetini vermek biraz da okuyanları o akıcı ve sürükleyici yarı tarih kokan kitaptan mahrum etmek olmasın...
             Malum bendeniz, alaylı tarihçideki, tarih sevgisi bitmediği için her geçen gün de merakımı arttıran, bu güzel istenci yok etmemek adına okuyup, duruyorum.
             Bizler Türk Milleti, kendi değerlerimize her zaman saldırıda bulunduğumuz için yenemediğimiz aşağılık kompleksinden dolayı al aşağı düşer dururuz. Ta ki içimizden kendi değerlerine saygı duyan biri çıkıp da “o öyle değil, gerçekte şöyleydi “ diyene kadar.
           Şimdi sizden ricam hemen en yakın bir kitabevine gidin; tabi iflas edip batmadıysa, en son gördüğünüz kitapçı... HALİKARNAS BALIKÇISI’NIN, TURGUT REİS kitabını alın ve okuyun. Ben okuyunca çok keyif aldım. Sanırım siz de alacaksınız.
Sevgilerimle...
ÖF

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi