Türkiye ve Dünya'nın Tanıdığı Büyük İş Adamı HİKMET SEVCAN VEFAT ETTİ

Türkiye ve Dünya'nın Tanıdığı Büyük İş Adamı HİKMET SEVCAN VEFAT ETTİ
Gaziantep’in tanınmış iş adamlarından Sevgi Hastanesi'nin sahibi Hikmet Sevcan amansız hastalığa yenik düşerek, hayatını kaybetti.

Uzun süredir tedavi gören ve bir kaç kez operasyon geçiren Hikmet Sevcan Türkiye, Gaziantep ve bir çok Avrupa ülkelerinde tanınan İstanbul’da oteller zincirinin yanı sıra Gaziantep’te ve Avrupa ülkesi Bulgaristan’da işyeri bulunan Sevcan’ın cenazesi 16 Nisan Salı günü öğle namazına müteakiben İstanbul Ataköy’de aile mezarlığında defnedilecektir.

Gaziantep'in sevilen iş insanı Hikmet Sevcan memleketine olan vefa borcunu yatırım yaparak ödemek için Sevgi Hastanesi'nde tadilat yaparak 5 yıldızlı otel haline getirmiş ve kısa süre önce Güneydoğunun en büyük zeytinyağı tesisini kazandırmanın sevincini yaşamıştı.

Türkiye'nin yanı sıra bir çok Avrupa ülkelerinde tanınan iş insanı Hikmet Sevcan, eğitim hayatına Gaziantep Kozanlı’da İsmet Kaya İlkokulu’nda başladı. Çocukluk yıllarında İstanbul’a yerleşen Sevcan, ortaokul ve liseyi İstanbul’da tamamladıktan sonra İstanbul Kapalı Çarşı’da iş hayatına başladı. 5 yıldızlı oteller zinciri olan Sevcan doğduğu ve sevdalısı olduğu memleketine istihdam sağlamak adına Gaziantep'te pek çok yatırım yaptı.

MERHUM HİKMET SEVCAN'LA 2016 TARİHİ'NDE YAPILAN RÖPORTAJ

HİKMET SEVCAN VE HAYATI

HİKMET SEVCAN KİMDİR?

Hikmet Sevcan, ilkokulu Gaziantep’te Kozanlı’da İsmet Kaya İlkokulu’nda başladı. İlkokulu Gaziantep’te bitirdi. Ondan sonra babam rahmetli İstanbul’a yerleşti. Daha sonra gelerek bizi de aile olarak İstanbul’a götürdü. İstanbul’a yerleştikten sonra ben ortaokul ve liseyi İstanbul’da bitirdim. Ondan sonra Kapalı Çarşı’da babamın arkadaşları vasıtasıyla kuyumculuğa başladım. Uzun yıllar orada kuyumculuk yaptım. Daha sonra iş hayatını genişletmek için Kapalı Çarşı’nın dışına çıktım. İş hayatına atıldım. Önce küçük bir inşaattan başladım, sonra otelciliğe geçtim. Bu arada otelciliği turizm A belgeli müracatta bulundum. Otelciliği turizmle beraber yürütmek için İngiltere’nin başkenti Londra da Oxford Street’de iki katlı bir daire kiraladım. Oradan Türkiye’ye İstanbul’a Antalya’ya turist göndermeye başladı firmam. Ve her geçen gün orada genişledik Afta diye bir belge var buranın AYT’si gibi o belgeyi aldım kendi adıma. Sonra bilet satma hakkı aldık bütün dünyaya Amerika’da dahil. Bütün dünyaya uçak bileti satmaya başladık. Sonra Londra’dan Bulgaristan’a geldim Türkiye’ye daha yakın olduğu için. Bulgaristan da İngiltere’nin temsilcisi olarak 13 tane mağaza açtım. Çeşitli elektronik eşyalar, teyp gibi aletleri Japonya’dan, Kore’den Bulgaristan’a 352 mağazaya mal vermeye başladım. İngiltere’ ye de satmaya başladım. 22-25 yaşları arasındaydım. İş hayatıma 18 yaşında başladım. Kapalı Çarşı’ya girdiğimde 20 yaşlarındaydım. Ticari hayatımı kapalı çarşıda öğrendim.

HAYATIMIN DÖNÜM NOKTASI KAPALI ÇARŞI

Hayatımdaki dönüm noktaları Kapalı Çarşı’dan başladı. Benim temelim, buralara gelmem Kapalı Çarşı’da başladı. Kapalı Çarşı’dan başlarken o zaman altın ithalatını da İtalya’dan yaptım. Ben zaman zaman altın, zincir ithal ederek Kapalı Çarşı’nın hemen hemen yüzde 80’ine de zincir satardım. O zaman kar hakkı yüksek değildi ama çok getirdiğim için satardım. Sonra turizm işleriyle uğraştım, Bulgaristan’a geldim. Japonya’dan Kore’den muhtelif karışık televizyon, video teyp, elektronik araba radyoları vs. rövanşta olduğu bi dönemde Bulgaristan’dan ithal ettim. Orada Corocom diye Free Shop 350 mağazaya mal verdim. Sonra Türkiye’ye dönüş yaptım. İstanbul’daki işlerimi genişlettim. Bu arada babam rahmetli oldu. Onun yarım bıraktığı şimdiki hastane olan Sevcan Sevgi Hastanesi’ni o geleceğin oteli diye bırakmıştı. Orayı otel yaptırdım. Daha sonra bir iki doktorun tavsiyesiyle gel burayı hastane yapalım dediler hastane yaptım. Hastaneden önce unuttuğum birşey oldu. Antep’e geldim eski vali Muammer Güler, Celal Doğan özellikle de Muammer Güler ‘gel sana şu özel idarenin yerini verelim bir okul yaptır buraya 15-16 derslik’ dedi. Bende ben özel idarenin yerini almam bu hayra geçmez. Babam da bana haca zamanın olduğu zaman gidersin. Gaziantep’e ‘orta tabakalı bir yere okul yaptır’ dedi. Muammer Güler’de üniversitenin karşısında bir arsa teklif etti. Ben de hiç düşünmeden 32 derslik büyüklükte okul yaptırdım. Her gün 3500 talebe okuyor orada. Babamın isteğini yerine getirdim. Ondan sonra Antep’te hastanenin yanı sıra bir inşata başladım. Önce bir blokla başladım sonra bankalardan da yardım alarak 10 blok halinde site halinde inşaata başladım. Bu arada İstanbul’da giriştiğim işler oldu mobilya, inşaat vs. Oğlum Amerika’dan döndü. O Bulgaristan’daki inşaatların başında kaldı. Şimdi ben daha çok Türkiye’de kalıyorum, oğlum orada gidip geliyor. İş hayatımız böyle devam ediyor.

MAFYA BABASI DEĞİL, ÇOCUKLARIMIN BABASIYIM

Hikmet Sevcan kamuoyunda mafya babası olarak bilinir. Siz mafya babası mısınız? Hayır, ben çocuklarımın babasıyım. Ben mafya babası değilim. İş adamı ya serseri olur ya da iş adamı olur. Ben iş adamıyım. Bu tamamen gençlikte delikanlılık zamanlarında İstanbul’da ufak tefek hadiselerimiz olmuş olabilir. İstanbul çok kozma flört bir yer biliyorsunuz. Oradan dolayı belki polislerin çok zor gördüğü bir genç olabilirdim o yaşlarda. Sen bi Anteplisin oraya gittin orada kurtlar sofrası. Bana birde polis orada “Zaza” lakabı taktı. Ben zaza değilim. Antep’e bağlı burcun yanında Hacıköylüyüm. Benim babam, dedem herşeyim oralı. Benim nüfus cüzdanımda Kilis yazıyor, babamda Antep yazıyor. Sonra benimkinde niye Kilis yazdığını öğrendim. Eskiden 1940’lı yıllarda Kilis’te hükümet derlermiş Belediye Başkanı’na. adı Hikmetmiş. Ben dünyaya geldiğim gün o hükümet dedikleri insan eve geliyor. Ayağı uğurlu geldi diye onun ismini veriyorlar bana. O da benim doğum tarihimi yazıyor, beni Kilis nüfusuna kayıt ettiriyor. Kilis’i de severim, oraya da saygım var, Kilisli de olsam iftihar ederim. Zaten Antep Kilis bir farkı yoktur. Bizim esas kökenimizin bağlı olduğu yer Antep’e bağlı Hacıköy’üdür.

Hikmet Sevcan baron dediler, kırmızı bülten aranıyor dediler. Nedir bu hikaye?

Şimdi bunların hepsi kırmızı bültenden değil de ben yurt dışına gitmiştim. Geldiğimde yeşil bir evrak çıkardılar. Londra’daki işyerime Antep’ten askeriyeden bana takipsizlik kararı geldi. Yıllarca sürdü. Benim orada oturmam da vardı, kaçak falanda değildim. Sonra bir araba radyosu varmış. Bugünkü parayla 1.200 ₺. Avukat aradı beni senin ciddi birşeyin yok, dilekçe verelim tahliyeni isteyelim dedi. Dilekçeyi verdik. Beni bir gün aradı avukat. Tahliyen oldu, kapılara da bildirildi dedi. Türkiye’ye döndüm. Benim giriş çıkışlarıma yurt dışına yeşil bülten koymuşlar. Benim hala hiçbir sabıkam yoktur, savcılıktan da aldım noterden de mühürlettim. Benim çocukluğumdan bu yana hiç bir sabıka kaydım yok. Polis her gazetenin yazdığını varan1, varan2 bu yatak ihalelerine girdiğim için gazete de çıkan her hadiseyi GBT’ye yazmış. Benim uyuşturucuyla da olsun başka yüz kızartacak bir olayla da olsun en ufak bir sabıkam yok.Savcılık burada, Türkiye Cumhuriyeti burada.

12 EYLÜL MAĞDURUYUM

12 Eylül sabahı çıktım gittim. Çok karışıktı çektim Londra’ya gittim. 12 Eylül döneminde her şey aydınlandıktan sonra rahmetli Özal geldi. Bir paket sigarayla o zamanlar cezaevine giriyordun. Onun üzerine ortalık sakinleşti. Benim takipsizlik kararlarım çıktı, döndüm geldim tahliye oldum. O günden beri de bir tutuklanmam olmadı. Bir gün bir dolandırıcıyı tesadüfen İstanbul’da bir iki tokat atmıştım. Oda tokat yiyen dolandırıcının karşısına gidiyor bir başkomiseri salıyor. Gece ikiye üçe kadar zabıt tutuyorlar. Beni tutuklattı. Araya 20-25 gün bayram, yılbaşı girdi. 25. gün aynı mahkeme beni tahliye etti. İkinci duruşmada da beratıma ellerimde senetle itiraz ettim. Borcu olduğuna dair böyle bir dayak hadisesi olmadığına.

HİÇ KORUMAYLA GEZMEDİM

Benim hiç korumam yok. Belki maddi durumum biraz daha iyi olduğu için takip eden şoförlerim, yanımda dolaşan çalışanım vardır. Ben özel koruma tutmam. Onlar zaten koruma sayılır. Ben haksızlık yapmadığım için korkmuyorum. Haksızlık yapsam korkarım, bir ordu koruma tutarım ama öyle birşey yok.


AMACIM GAZİANTEP’E HİZMET ETMEK

Şu anda Gaziantep’in gözde bir hastanesinin sahibisiniz. Amacınız neydi? Niçin hastane açtınız? Amacım şuydu. Dediğim gibi bir iki doktor arkadaş geldi. Bu otel ne kazanıyor dedi. Geçiniyoruz bizi mağdur etmiyor ben memnunum dedim. Gel dedi Antep’e bir hediyen olsun. Okul yaptırdın, otel yaptırdın. İstanbul’da oturuyorsun. Antep’e bir eser olsun, Şehir merkezinde eski Antep’in yerinde bir hastane yapalım dedi. Bir alt yapısını yapın, bana nasıl yapacağımızı teklif sunun dedim. Sonra Ankara’dan Sağlık Bakanlığı bir mimar gönderdi. Amacım daha ziyade Antep’e hizmet. Çok büyük bir kar amacı da yok hastanenin. Eser olsun, geleceğe yatırım olsun

GÜNLERCE İŞKENCE YAPILDI

Sürekli polislerle cebelleştiniz. Çok dikkat çeken bir anınız var mı? Dikkat çeken bir anım yok. Herşey 12 Eylül’de başladı. Mağduriyet, polisin takibi. Eski İstanbul Sıkı Yönetim Başsavcısı vardı. Rahmetli Yaşar Bey. Ben yurtdışından döndükten sonra benim yanımda danışman olarak 1-2 sene çalıştı. Ona sorardım benim hakkımda niye bunları başlattınız? Benim otelimi, evimi niye arattınız? Hikmetciğim derdi her gün ihbar mektubu alırdık. Döndük dolaştık senin iki tane adamını aldık. Biz tabi duyuyorduk. Günlerce işkence yapıldı ama dosyaya geliyor bomboş. En son 20 gün sonra birini, 45 gün sonra birini bıraktırdım dedi. Bizde senin hakkında takipsizlik kararı verdik, hiç birşey yoktu derdi. Mafya babası, karanlık işlere karışma bunların hepsi 12 Eylül’ün eseri.

EN ÇOK KARŞI OLDUĞUM ŞEY UYUŞTURUCU

Hiç bir uyuşturucu baronunu tanımam. Uyuşturucuyla en ufak bir alakam ilgim olmamıştır. Olsa zaten savcılıkta, bakanlıkta, adliye de, polis de tutar. Polis çıkarsın bir gün bu uyuşturucu işini yapmışsın desin ben tekrar içeriye girmeye hazırım. Benim adamlarımdan birinin de yaşamları boyunca uyuşturuyla ilgileri olmuşsa onu da adliye de koysunlar önüme herşeyi kabul ederim. Ne benim bir adamım ne de benim uzaktan yakından uyuşturucuyla alakamız yok. Nefret ettiğim bir şey varsa o da uyuşturucudur. En çok karşı olduğum şeylerden biridir. Uyuşturucu bir ölüm demektir zaten. Okul yaptıran, hastane yaptıran biri nasıl uyuşturucuya bulaşır. Zaten benim normal kazancım 22 yaşında başladı. Uyuşturucudan kazanılanın beş mislini kazandım.

MAFYA İŞLERİNDE BENİM İSMİMİ KULLANANLAR VAR

Zaman zaman oluyor. İstanbul’da daha çok oluyor. Kapı gibi bir adam geliyor. Adam titriyor içeriye girince. Senin iki gözün, bir ağzın var. Bende de var niye titriyorsun? diyorum. Ben heyecanlanıyorum, çok yaman söylediler. Oturtuyorum, sakinleştiriyorum, çay söylüyorum. Benim bir fabrikam var. Numaradan senet yapmışlar, borçlandırmışlar. Bana dediler ki Hikmet Sevcan’a git. Hikmet Sevcan halleder. Ne yapmam lazım, nasıl yardımcı olurum dedim. Bir telefon açsan yeter diyor. Açıyoruz telefonu adam öyle değil diyor, bize mal verecekti kapora aldı. Kaporayı da gününde ödemediği için fark istiyoruz. Bende rica da bulunuyorum. Bu parayı al bundan farkını alma. Böyle buna benzer şeyler. Bir de ayrıca mafya işlerinde benim ismimi kullananlar var. Halbuki hiç tanımıyorum, alakam yok. Belki beni görmüştür, yanımda çalışmıştır, 10 sene 20 sene önce ayrılmıştır. Bu gibi hadiseleri duyuyorum buna da çok üzülüyorum.

Kaynak:Cumhur Dölek

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.